Bugün bir şeyin farkına vardım, kullandığımız bazı kelimelerin altı boşaltılmış ve popüler söylem ile kısaltılmış.
Bu sayede günlerin anlamı tamamı ile başlangıç ve neden konulma konusu sorgulanmadan birer tüketim gününe dönüştürülmüş...
1 Mayıs batıda daha çok eski arkadaşların buluşulduğu, biranın içildiği ve hava güzelse aile ile birlikte göl kenarına gidilen güne dönüştü...
Örgütlü bir grup haricinde meydanlar genelde popüler sanatçı gelmiyorsa seyrektir...
8 Mart'ta aynı kaderi paylaşıyor...
İkisi de emekçi insan üzerine mücadele ve öldürülen işçileri anmak adına yapılan iki ayrı gün.
Birinde kadın erkek tüm işçileri kapsarken, kadın olmaktan kaynaklı negatif ayrıma karşı bir dayanışma günü 8 mart kadın emekçiler için yaratılmış bir gündür...
İkisi de sınıflı toplumda işçi sınıfının gözü gibi bakmak zorunda olduğu gündür. o gün alışveriş yapılan gün değildir, tersine sorunları gündeme getirip konuşulduğu ve dayanışma ile birlikte, bir arada olunca başarı olunacağı hatırlatılan gündür...
Emekçilerin günü aman ne gerek emek, işte tüm insanların, tüm kadınların günü olsun söylemi burjuvaziyi ve onun yaratmış olduğu sistemin insanlığı yıkıma götürdüğü gerçekliğin üstünü örtmek isteminden kaynaklanır.
Kısaca açıklamak zorunda kaldığım bu gerçek ne yazık ki insanların bilincinden uzaklaştırılmış.
O kadar sağa sapmış ve o kadar kendi kültürüne yabancı bir emekçi kitlesi ile başbaşayız... Ne yazık ki kendisine solcuyum diyen ama sol kültürü bilmeyenlerde bir kaç alıntı ile bana geçmişin kazanımlarını yok sayan anlatım ile itiraz olmuştur...
Sol kendi kültürüne sahip çıktığı sürece sol varlığını koruyabilir...
8 Mart öldürülen kadınlar anısına ve erkek işçiler ile kadın işçiler arasında var olan ayrımları ortadan kaldırmak amaçlı uluslararası bir dayanışma günü olduğunu anlatmayacağım ama başka bir örnek ile anlatayım, en popüler alandan örnek vereceğim!
Bir hastane düşünün...
Hastanede ağırlıkta kadın emekçiler çalışır...
Temizlik elemanı, resepsiyondan, hemşireye, anestezi uzmanından, fizyoterapi, doktorundan röntgen çeken elamanına kadar hastanenin her biriminde kadın çalışır...
Emekleri ile geçindikleri için sorunları ortaktır, negatif ayrımcılı yaşıyorlar, iş yerinde taciz, ucuz emek ücreti ile daha çok zaman çalışama.. Hepsi sorun ve bu sorunları dillendirecekleri bir gün vardır 8 Mart...
Ama hastanenin bir de kadın sahibi vardır.O kadın sahibinin hakları ile çalışan kadının hakları ve sorunları aynı değildir.
Eğer kadın günü olsaydı o sahip ile çalışan kadın ortak sorunları dillendirilir, ona göre kadına pozitif ayrımcılık istenirdi...
İşte iş yerinde kırmızı ruj sürme hakkı gibi...
Ama 8 Mart kuruluşu ve ilan edilişi ile ayrımcıdır, kadını bir bütün olarak görmez ve emekçi olarak görür...
İşsiz kadında emekçidir, evinde çocuğuna bakanda...
Dağda çobanlık yapanda...
Hepsinin sorunları farklı farklıdır ama mücadeleleri ortaktır, çünkü onları sömüren bir sistem içinde onurları, emekleri, özgürlükleri için mücadele ediyorlar...
Hastane sahibi kadın ile çalışan arasında net ayrım bu günde çizilir, eğer bugünü kutlayanlar bir dayanışma günü olmaktan çıkarıp eğlence gününe dönüştürürse, alışveriş merkezlerinde tüketim çılgınlığı gününe dönüştürürlerse işte o zaman bu günün altını boşaltmak ve hastane sahibinin çıkarına uygun bir ortam yaratırlar..
Emekçi hakkını dillendirmiyorsa, taleplerini ortaya koyamıyorsa 8 Martın hiç bir anlamı olmaz...
Erkek ile eşit işe eşit ücret talep etmek bugünün en karakteristik özelliğidir, işçi sınıfının içinde kadın erkek ayrımını ücret konusunda ortadan kaldırmak bugünün amaçları arasındadır...
Ayrım devam ettiği sürece hastane sahibi kasasına daha fazla para biriktirmeye devam eder...
Sanırım 8 Mart'ın neden emekçi olduğunu anlatabilmişimdir...
|