Zonguldak gündemi Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun (TTK) özelleştirilmesi girişimlerine odaklandı.
TTK’nın özelleştirilmesi için ilk hamlenin en büyük müessese olan Karadon’dan başlaması daha da dikkat çekiciydi.
Çünkü 1994 yılında 5 Nisan Kararları alınırken Armutçuk ve Amasra Müesseselerinin kapatılması gündeme gelmişti.
Zonguldak halkı büyük bir direnç göstermiş, kararlar geri alınmıştı.
Karadon Müessesesi TTK’nın belkemiği ve toplam üretimin üçte birini yapıyor.
Yani Karadon, TTK’yı özelleştirmekle aynı anlama geliyor.
Yeni Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, elektrik üretimine odaklandığı için ve Zonguldak’ta bu işin ne kadar karlı olduğunu yakından bildiği için süreci hızlandırma talimatı vermiş olmalı.
Öyle anlaşılıyor ki Sayın Bakan, Zonguldak konusunda yeterince bilgi sahibi değil.
Ya da kendisine çok güveniyor.
***
Birincisi, Karadon’da üretilen kömür koklaşabilir özelliğiyle ve yüksek kalorisiyle havzanın en kaliteli kömürü.
Yani, demir-çelik sektörü ve diğer sanayi için önemli.
Üstelik Türkiye’nin başka hiçbir yerinde bu kalitede kömür yok.
Eğer üretmiyorsanız ithalat yapacaksınız.
Dünya piyasalarında bu kömürün fiyatı, enerji santrallerinde tüketilen kömürden daha pahalı.
Yani bu müesseseyi, santral yapmak ve enerji üretmek amacıyla özelleştirmenin mantığı yok.
Ancak yapılan son yasal düzenlemeyle müesseselerin parçalanarak santral yapılması şartıyla özelleştirilmesinin önü açıldığı için bu yol tercih ediliyor.
Amaç kamunun elinden çıkartmak.
Santral niyetiyle alan şirket de bugünkü gibi kaliteli kömürü diğer sanayiye satacak ve elinde kalan düşük kalorili atık kömürle enerji üretmek isteyecek ve tabi ki asıl ihtiyacını ithalat ile karşılayacak.
Eğer bu yöntem yeterince ekonomik olmazsa, kapatma ve küçültme yolunu seçecek.
Biz, Sayın Bakanın bu işi bilmediğini ve madencilerin direnci karşısında araştırarak öğreneceğini düşünüyoruz.
***
İkincisi, Zonguldak halkının ve maden işçisinin mücadele gücü yeterince bilinmiyor.
Burasının tarihi ta 1848’e uzanıyor.
Yani Karl Marks ve Friedrich Engels’in Komünist Manifesto’yu yazdıkları tarihe.
O günlerde Avrupa’da işçiler hak mücadelesini siyasal mücadeleye dönüştürerek “Dünyanın bütün işçileri, birleşin! Zincirlerinizden başka kaybedeceğiniz bir şeyiniz yok” diyorlardı.
Karlar düşmüştü, emperyalist ülkelerin şirketleri buralara Zonguldak’a gelmişti.
Dünyadan bir haber Osmanlı’yı ve bölge halkını sömürdüler.
Bizimkiler aradan geçen 168 yıl içinde yerli, yabancı, kamu, taşeron, rödevans şirketlerini tanıdılar.
iki devlet, onlarca Hükümet gelip gitti ve hala burada 100-150 yıllık kömür var.
Bizim insanımız çok sabırlıdır. Ama duvara dayandığında dünyayı yerinden oynatır.
***
Sayın Bakan bunu bilmeyebilir ama vekiller bir yolunu bulup anlatırlarsa, “Zararın neresinden dönersen kardır” diyecektir.
Çünkü kar-zarar işini bilmese oralarda olmazdı.
Zonguldak gerçeğini hiç kimse anlatmasa, Sayın Cumhurbaşkanımız kendisine anlatacaktır. Çünkü ilk Başbakan olduğunda, 2003 yılında, bugün en hararetli savunucusu olan bir televizyon kanalında çıktığı ekonomi programında, TTK’nın kapatılmasından söz etmişti.
Tüm seçmenin yüzde 26’sının oyunu almışlar ama katılım düşük olduğu için yüzde 34 ile iktidar olmuşlardı.
Üstelik parlamentoda dağılım tarihte görülmediği kadar bozuk olduğundan tek başlarına iktidarlardı.
Neredeyse Anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşmışlardı.
Yani sayın Bakandan çok daha güçlü olduğu bir dönemdi.
Zonguldak teşkilatı gitti, Zonguldak’ı anlattı.
O dönem Türk-İş Genel Teşkilat Sekreteri olan GMİS Genel Başkanı Çetin Altun, tanıştıkları ilk ziyarette Zonguldaklı olduğunu önemle belirterek Maden Şehitleri Anıtı’nın açılışına davet etti.
“Geleyim de beni yuhalat” esprisine karşılık gelişen sohbet sonucu Sayın Başbakan açılışa geldi.
Nitekim daha sonra 2006 ve 2009 yıllarında TTK’ya işçi aldı.
Lafı uzatmayalım ilk fırçayı iktidar partisi milletvekilleri ve AKP teşkilatı yiyecektir.
Sonuçta, damadına kızacak hali yok.
|