18 maddelik Anayasa değişikliğinin neleri kapsadığı konunun uzmanları tarafından tüm açıklığıyla ortaya konuyor.
Kendisini sorumlu hisseden ve bilerek oy kullanmak isteyen vatandaşların arayışı sürüyor.
Köşe yazarları, yorumcular saflarını belirliyor.
İktidara yakın olan yazarlar ve yorumcular, yani kendini EVET demek mecburiyetinde hissedenler, mümkün olduğunca yan yollara saparak ve madde metinlerinden uzaklaşarak Anayasa değişikliğini savunmaya çalışıyorlar.
Öyle anlaşılıyor ki polemik yaratarak konuyu saptırmaya ve kendilerince haklı oldukları alanlarda gündem yaratarak taraftarlarını korumaya çalışacaklar.
Öyle anlaşılıyor ki, yasa maddelerinin en azından kendi çevrelerinde tartışılmaması için her yolu deneyecekler.
Vatandaş için sağlıklı bir tartışma ortamı yaratmaya niyetleri yok.
Çünkü değişikliklerin elle tutulur savunulabilecek hiçbir yanı yok.
Onun için iktidar çevreleri en kısa zamanda referandumun yapılmasını istiyor.
Üstelik ekonomik kriz iyice kapıya dayandı.
Esnaf boş boş oturuyor. Hele hele kiracı durumunda olanların 3 ay direnecek hali kalmadı.
Bunu bildikleri için teşvik bombardımanına başladılar.
Her şeye rağmen gergin olduklarını saklayamıyorlar.
Önümüzdeki günlerde iktidar çevrelerinde, en rahat yalan söyleyebilenlerin ve en son dönenlerin ön saflara çıktığını göreceğiz.
Geçmişte ve halen iktidara yakın duran, samimiyetle iktidarı savunan aklı başında siyasetçi ve bilim adamlarının çoğu bu değişikliklere karşı çıkıyor ve uzak duruyor.
***
Eğer referanduma gidilir ve halkın çoğunluğu kabul ederse;
Birincisi, bu değişiklik 2019 yılında 3 Kasım’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile hayata geçirilecek.
Yani yaklaşık 3 yıl var. Kim öle kim kala…
Peki o zaman bu telaş niye?
Neden, uzmanların ve en azından ilgili kurumların katılımıyla, halkın büyük bir çoğunluğunun kabul edebileceği bir Anayasa çalışması yapılmadı?
Neden, Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu hiç tartışılmadı?
3 Kasım 2019 da kimin seçileceğinin garantisi var mı?
Dünyanın ve Türkiye’nin ekonomik kriz beklentisi devam ederken 2.5 yıl sonrası için (Nisan dan itibaren) “Ben Cumhurbaşkanını çok seviyorum ve ona oy veriyorum” diyerek oy kullanılabilir mi?
2.5 yıl sonrasına kişi üzerine hesap yapılabilir mi?
Ortada bir hesap var, ama kim kime çalışıyor belli değil.
***
Hesap demişken:
Hükümetin ya da iktidarın; devlet ve parti yapılanmasındaki kadroları, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu’ndan yardım dağıttığı için baskı altına aldıkları, taşeron şirketlerde baskı altına aldıkları, yandaş sendikalarda tuttukları, yandaş basın ve yandaş işadamlarıyla tuttukları, din-iman-cemaat muhabbetiyle tuttukları yani her şart altında oy alabildiği bir kitlesi var.
İktidarın, böylesi saçma bir Anayasa değişikliği teklifi için muhalefetten oy alma şansı sıfır.
MHP’den gelebilecek oy ise çok sınırlı. 1 Kasım seçimlerinde gidenlerin bile geri gelme olasılığı çok yüksek.
Geriye sadece HDP kalıyor.
HDP, Evet derse teklifin kabul edilme şansı artıyor.
Ama orada da “Seni başkan yapmayacağız” diyen ve cezaevinde olan Genel Başkan Demirtaş ekibi var.
İmralı’nın talimatına uyacağı düşünülen dışarıdaki HDP’lilerin gücü yeter mi, bilinmez.
Eğer HDP sandıkları boş bırakırsa katılım oranı önemli.
Doğuda katılım sayısal olarak az olursa batıdaki AKP oyları oransal olarak artacaktır.
Ama yüzde 51 e yeter mi belli olmaz.
HDP Evet de dese sandığa da gitmese Cumhurbaşkanı tartışılır olacak.
Yüzde 51, yüzde 49 un ayrışacağı Partili bir Cumhurbaşkanı fiili bir ayrışma yaratacak.
Umarız o zaman da, fiili bir durum var, denilerek yeni Anayasa hazırlanmaz.
***
Anayasa değişikliği kabul edilmezse Cumhurbaşkanı kendi sınırlarına çekilir ve fiili durumu daha fazla zorlayamaz.
Bu durumda Hükümetin itibarı iade edilir ve daha istikrarlı bir sürece girilir.
Cumhurbaşkanı da 2019 yılına kadar kendisini herkesin Cumhurbaşkanı olarak gösterme şansını yakalamış olur.
***
Evet bir hesap var ve her yol bölünmeye çıkıyor.
FETÖ’nün üst aklı, PKK’nın üst aklı, IŞID’in üst aklı, dün size Büyük Ortadoğu’nun eş başkanıyız dedirten üst akıl hep aynı.
Acaba bugün size bu Anayasa değişiklik maddelerini hazırlatanların üst aklı kim?
Kim bu hukukçular, kim bu danışmanlar?
Bu kadar korkuyla, bu kadar güvensizlikle, bu kadar kişiye odaklanarak devlet yönetilebilir mi?
Türkiye ve bu millet bunu hak etmiyor.
Bu kez kandırıldık deme şansınız kalmayacak.
2019 da bu yetkilerle başka birinin Başkan olduğunu düşünsenize.
Çünkü güç zehirlenmesi herkesi değiştirebiliyor.
|