Havaların ısınmasıyla birlikte, tabiatın güzellikleri yanında pislikleri de ortaya çıkıyor, tüm çıplaklığıyla…
Sisli puslu havaları düşünün. Etrafta alıcı gözle bakmakta zorlanır insan. Çevrenin kirletilmesine karakış bahanesiyle boş veriri.
Havaların ısınmaya başlamasıyla birlikte ortaya dökülen pislikler daha çok çarpıyor göze.
Düşünün mesire alanında ki yemek artıklarını, poşet ve gazete kâğıtlarını.
Dün, yani geçmişte göze batan bu görüntülere ses çıkartıyor hatta isyan ediyorduk değil mi?
Bu gün bu küçük işlere bakmıyoruz bile…
Zira naylon parçası, gazete kâğıdı artık gözü rahatsız etmiyor.
Gazete kâğıdı, naylon parçalarının yerini yüksek tonajlı kamyonlar dolusu hafriyatlar almış.
Dere yatakları, deniz kenarları, mesire alanları, ormanlık bölgeler…
Düşünebiliyor musunuz? Birinci derece de heyelan alanına hafriyat dökülmüş.
Şehirlerarası karayolu kenarına…
Taşkın sular kapsamında ki dere arasına hafriyat dökülüyor. Yağmur suları ile yükselecek dere sularının önü kesiliyor adeta.
Yağışlarla kabaracak derenin önü hafriyat atıklarıyla kesilecek dereyi düşünün!
Dere taşar değil mi? Karayolunda ulaşımı kesmekle kalmaz. Karayolu civarında bulunan tesis ve yerleşim alanlarını mahveder.
Bu şimdi tabii afet olur mu?
Olmaz… Tabii rezalet olur.
Olayın, yâda fotoğrafın görüntüsü bu.
Geldim tahliline.
Vatandaş evinde tadilat çıkmış. 20 çuval hafriyat çıkmış. Ne yapacak onu.
Belediye almıyor. Kendi imkânı ile çözüm üretecek. Arabasının bagajına çuvallayıp koyacak ve ya dere kenarına ya da Kozlu’da deniz kenarına “boca” edecek.
Görüntü kirliliği, çevreye verdiği zararı neden düşünsün?
Evinde ki tadilat sonrası çıkan hafriyatı.
Odasında ki yatağın altına sürecek hali yok ya?
Getirip döküyor, yetkilinin gözüne sokarcasına deniz kenarına, mesire alnının tam ortasına.
Olayın bir başka boyutu daha var.
Bu insanlara kim suç işlemeye teşvik ediyor?
Yetkililer, ilgililer … Vali, Belediyeler..
Nereye dökülecek bu atıklar?
Siz hafriyat alanı gösterdiniz de insanlar deniz kenarına mı gitti döktü?
Gelelim olayın ana temasına!
Bu şehir iyi yönetiliyor mu!
Trafik rezaleti, kaçak binalardan bahis etmiyorum. Şehrin ortasında eşek ölüsü gibi yatan lavuar alanına da bir şey demiyorum.
Hem yatırım yatırım diye cırlayacaksınız, hem de hafriyat alanı bulamayacaksınız?
Bu tünel inşaatından çıkacak hafriyatları ne yapacaksınız?
Kozlu’da deniz kenarına dökülen toprak ve hafriyatlar nedeniyle; Ilıksu, Öküşne Değirmenağzı koyları doldu.
Koylar en az 2-3 metre sığlaştı. Sahillerin görüntüsü bozuldu. Böyle giderse rezaletin boyutu artacak.
İşin kötüsü, Zonguldak ‘ta sivil inisiyatifi olmadığı için, bürokrasi olaya müdahale edemeyecek. “ Suçlu ayağa kalk” diyemeyecek.
Suçlu olan “ gereğini yapıyoruz” gibi bir savunma gelebilir. Gereği ceza yazmak elbette. Tekrarında, tekrarında yine ceza yazmak. Yani ceza caydırıcı olmayınca, suç tekrarlanmıyor. Suçlu sayısı ikiye çıkıyor. Susan siyaset, susan sivil toplumda suça monte oluyor. Suçlu dört oldu. Birlikte suçlu halayı çekiliyor ortada.
Suçun sabit olduğu yerde ahlaktan bahsetmek olur mu? Suçun sabit olduğu yerde zamandan, mevsimden, bahaneler, ardına sığınmaktan bahis edilir mi?
Defterden, kitaptan bahsedilir mi?
Bu işin parti ile iktidar ve muhalefet ile de ilgili yok…
Sonuç; İçinde bulunduğumuz topluma kâğıt üzerinde ahlak dersi vermenin manası yok. Önemli olan icraat.
Yaptığınız yok, parke, asfalt bir yıl sonrası bozuluyorsa..
Yaptığımız Tünel’in hafriyatını insanların gözüne sokuyorsunuz; Ahlak/Etik diyemezsiniz. Zaman insanlara hizmet etme zamanıdır. Hizmet kusursuz ve tam olmalıdır.
Denize, dereye, mesire alanına çöp dökmek hizmet değil eziyettir.
Eziyetin ötesinde rezaletti.
|