|
|||
![]() |
Ömrüme İthafen;... | ||
Neslihan YÜKSEL | |||
…Daha yeni doğmuşken. Avaz avaz bağırırken, yaşama tutunmaya çalışırken. Ürkek, savunmasız, çaresiz, muhtaç,... Ve sesimi duyurmaya uğraşırken. Aç bilaç, şevkate muhtaç. Bir anne ninnisi kulağımda. Ruhum; bilmediğim garip bir hazla, sanki bulutlarda. Anne kokusuyla dolu, her hücrem. Sonsuz pamuk tarlalarında, ulu bir çınar ağacının altında, dinlenmekte beden. Kulağım, uzaktan gelen ninninin tılsımında. Bedenim, o pamuk tarlası gibi yumuşacık, rahat, ana kucağında. Öyle bir haz ki bu, tarifsiz. Ta iliklerimde. Derin uykularda ben, dünyanın en güzel melodisinde. "Uyusun da, büyüsün ninni, tıpış tıpış yürüsün ninni." Birden fark ediyorum. Bana, büyümem gerektiğini söylüyor, bu ninni. Hatırlatıyor, hiçbir şeyin sonsuza dek sürmediğini. Uyanıyorum, uzak diyarlardaki derin uykumdan. Ve avazım çıktığı kadar bağırıyorum. "Hiç büyümesem, hep böyle kalsam! " diyorum... Beni susturmak için çabalayan, canım annemin gözlerindeki buğu, farkında olmadan, uyandırıyor beni bu hülyadan. Kendimi; daha emeklemeden, düşe kalka yürümeye çalışırken buluyorum. Yakalamam gereken bir hayat var, hissediyorum ... Sonraları kendimi, bir bez bebekle, evcilik oynarken buluyorum. Tıpkı annem gibi; bez bebeğimi sarıp, sarmalıyorum. Ve onu, bütün kötülüklerden koruyorum. Annemin ayak izlerini, takip ediyorum. Hiç anlamadan, çarçabuk büyüyorum. Daha çocukluğuna aç, doymamış. Şöyle gönlünce mahallede; arkadaşlarıyla gece yarılarına dek, oynamamış. Acıkıp; ekmek arasına peynir, domates, koymamış... Çocuk olduğunu bilmeden, olmuş ergen. Arkasından itelenerek, bindirilmiş gençliği. Son tren de kalkarken. Teypten şarkı dinlerken. O benden hoşlanıyor mu, ben ondan hoşlanıyor muyum? derken. Bir taraftan aşk denen şeye tutulup, ne olduğunu anlamaya çalışırken. Diğer yanda öbek öbek derslerle boğuşurken. (Bu arada, hala tadı damağımda.) Boş bulduğumuz vakitlerde, arkadaşlarla öyle havadan, sudan hoş sohbetler ederken. Gençlik telaşıyla girdiğim, o büyük sınavdan yorgun. Nereyi kazanacağım, nasıl olacak derken. Buluyorum kendimi, gençliğime el sallarken... Ev, bark kurup, hayata katılıp; erken. Kucağımda, dünya güzeli bir bebeği sallarken. Aynı tarlalarda... Fakat; ninniyi söyleyen, ben. Biraz daha büyüyorum, bu bebekle birlikte, olgunlaşırken. Her geçen gün, onun için yaşama dair, kaygılarım artarken. "Anne olunca anlarsın" derdin ya. Artık, seni çok iyi anlıyorum, güzel annem. Yemeyip yediren, giymeyip giydiren. Bize gelecek her darbeyi önlemek için, ömrünü bitiren. Ödeye bilir miyim hakkını? Ömrümden, ömür versem?... Eminim, çok kızarsın böyle dediğimi bilsen. Ne garip, orta yaşa gelince, hayatın kıymetini anlıyorum. Ama o, ürkek bir kuş gibi. Tutamıyorum. Bir kenara oturup, seyrediyorum. Son sürat giderken, ömür denen tren. Kendimi, acımasızca sorguluyorum. İnsanın kendine ettiğini, kimse etmezmiş. Ve; kendimi ne kadar ihmal ettiğimi anlayıp, yine kendimi cezalandırıyorum. Gülünesi, tuhaf bir durum ortaya çıkıyor. Halime gülüyorum. Suçlu; ben. Avukat; ben. Hakim; ben... Ve cezamı kesiyorum. Hakettim artık. Kendime; yaşadığım her anın, tadını çıkarma cezası veriyorum. Gözlerimi açtığım hergün, değerli ve güzel. Yaşanılacak çok şey var. Söyleyeceğim çok şarkı. Yazacağım çok şiir. Göreceğim çok güzellik var. Bakacağım çok renk. Göz alabildiğine mavi, gökyüzü. Ve yürüyebildiğim, canım toprak. Islanacağım, yağmur. Kuşlar, çiçekler, ağaçlar. Yaşadığım her an değerli. Bir gerçeği, göz ardı edemeden ömrüme ithafen sesleniyorum... "Bahar gelsin diye beklerken; gönül... Hazanı vurmuş takvim, habersiz ömür... Ardından kovalayan mı var? Acelen ne?... Ey ömür!... Şöyle, gönlünce bir gün dahi, yaşamadı gönül..." Sevgi ve saygılarımla; Instagram/tcneslihanyuksel Facebook/İçsel Algılar |
|||
Etiketler: Ömrüme, İthafen;..., |
|