Özgürlük; Değerinin bilinmesi için ilk önce kaybedilmesi veya kısıtlama getirilmesi gereken haklar...
Kıymetini daha da iyi anlamaya başladığımız özgürlük denen olgu ne kadarda hayatımızın içinde, kıymetini birden anladığımız, olmadığı zaman aslında ne kadar değerli şey olduğunu yaşayarak algıladığımız olgu.
Kıymetini anlamaya başladığımız olguların içinde başı çekeni özgürlük, diğerleri aldığımız nefes, başımızı camdan ve balkondan dışarı çıkarttığımız zaman derin derin aldığımız nefes, güneş gözlüklerimizi takıp arkadaşlarımız ile beraber öğlen arası gidilen yemekler, “Hadi gel 10 dakika oturup bir kahve içelim.” dediğimiz anlar, “Çayı koy geliyoruz." diyebildiğimiz arkadaş ve akraba sohbetleri vb. birçok örnekle adlandırabileceğimiz ve bunların genel adına özgürlük dediğimiz o güzel olgu meğer sen ne kadar anlamlıymışsın.
Hep büyüklerimiz derdi ya; “ Bir şeyin kıymetini onu kaybetmeden anlayamazsın evlat." diye, gerçekten de öyleymiş.
Hangimiz şimdi bir arkadaşı ile bir cafe de kahve içip konuşmak istemez, hangimiz deniz kenarında denizin o güzel kokusunu içine çekmek istemez, hangimiz bir hafta sonu kaçamağı yapmak, bir şehir dışına kaçıp gelmek istemez sanırım istemem diyeniniz yoktur.
Şu anda bunların hiçbirini yapamıyoruz.
Neden çünkü ileride yaşayacağımız güzel günlerin uğruna yapamıyoruz.
Şimdi güneşin güzelliğine havanın dalganın sesine yenik düşersek ileriki güzel günleri hiçbiri yaşayamayız.
İnsanın en değerli varlığı sağlığı imiş, bunu çok daha iyi anladığımızı düşünüyorum.
Paradan da değerli olduğunu, sağlık olmadan hiç bir şeyin kıymetinin olmadığını, daha güzel anlıyoruz.
Aile büyüklerimizi bile ziyaret edemiyoruz.
Onlar risk altında olan insanlar, dedeler anneanne ve babaannelerle torunlarını görüştüremiyoruz, yeter ki onlara hastalık geçmesin diye, yaklaşık 1 aydır evlerimizden dışarı çıkmıyoruz, temel ihtiyaçlarımızı alıp koşa koşa eve geliyoruz.
Neden?
Çünkü bizim için en ön saflarda çalışan, kendi hayatlarını bizimkinde önde tutan sağlık çalışanlarımıza destek olmak, onların işlerini kolaylaştırmak için kendimizce çaba harcıyoruz.
Tabi ki bu kötü günler geçecek, yine sabahları dükkânlar açılacak, fırınlardan mis gibi simit ekmek kokuları yayılacak, dönercilerin önünde kediler sıra olacak, insanlar kol kola mesai arkadaşları ile birlikte iş yerlerine koşacak, ellerde kahve ve çaylar sahillerde insanlar oturacak, denize karşı köfte ekmekler yenecek, öğle arası tatilim bitmeden bir tavla atalım diyenlerle dolu olacak her yer, büyükler torunlarına sarmalar mantılar yapacak evlerde torun çocuk sesleri yükselecek, öğrencilerin ellerinde tekerlekli valizleri tıkır tıkır terminalleri dolduracaklar, serviler sabahın en erken saatinde minikleri ve gençleri okullarına götürecek. Bu güzel günleri erken görmek veya görememek bizim elimizde, biz kendi önlemlerimizi kendimiz alırsak, görevlilere ve sağlıkçılara destek olursak onların işlerini kolaylaştırırsak hep beraber bu güzelliklere erişeceğiz.
İnsan hayal kurmadan ve umut etmeden yaşayamaz.
Bunun yanı sıra özgür olmadan da yaşayamaz, biz bunların kıymetini her geçen gün daha iyi anlıyor ve algılıyoruz.
Umutları yitirmek yok.
Güzel günler çok yakın, sabır ve zaman en iyi ilaçtır.
Sabırlı ol, sağlıklı ol, sevgiler.
|