Down Sendromlu çocuklarımızı fark etmemiz gerektiğini bize hatırlatan gün.
Onlar zekâ engeline sahip değil hatta birçoğu çok zeki.
Mesele sadece farklılar...
Bu farkı kabul etmek ve onları ayrıştırmamak gerekir.
Burada yapılması gereken ilk durum
Down Sendromu’nu kendiniz kabul edeceksiniz, sonra çocuklarınıza anlatacaksınız, son olarak ise çevrenizi doğru bilgilendirerek kabul etmelerini sağlayacaksınız.
Onlara fırsat vermemiz gerekir.
Zira bugün onların günüdür!
Ve onlar tıpkı bizim gibilerdir.
“+1 farkla!”
Down Sendromu bir hastalık değil farklılıktır.
Bu hastalığı iyileştirecek tıbbi bir tedavisi bulunmuyor.
Bu farkındalığı htirmemenin en önemli unsurları eğitim, sosyalleşme…
Tabi sosyalleşme konusuna da değinmişken,
Onlara bu farklılığı htirmeden, onların mutlu olabileceği şekilde davranmak, belki de onlara yapılabilecek en büyük iyiliklerden bir tanesi.
Bu nedenle, onların mutlu olabilmeleri için ilk olarak kendimizi bilinçlendirmeli ve eğitmeliyiz.
Unutmayalım ki, onların gözünde bizde farklıyız.
***
Tüm dünyada her yıl 18–24 Mart tarihleri arası “ Dünya Yaşlılar Haftası” olarak kutlanmaktadır.
Zonguldak’ta da yapılacak etkinlikler, ziyaretlerle ilgili kutlanacak
Ama bence aile büyüklerimize verilen saygı ve sevgi sadece bir gün olarak hatırlanmamalı
Yaşantımızın her anında göstermemiz gereken saygı, sevgi bir gün veya bir hafta kutlanmamalı
Başka bir açıdan bakmak gerekirse olaya, ülkemizde çalışamayan ve bakıma ihtiyacı olan o kadar fazla yaşlılarımız var ki..
Ya da emekli maaşları ile kıt kanaat yaşamını sürdürmeye çalışan yaşlılar olduğu gibi, çocuklarının “Bir ay sen bak; bir ay bende kalsın” şeklinde ki davranışlarına, sözlerine maruz kalan,
Hatta onların evinde yaşadıkları zaman zarfında daha farklı sıkıntılar yaşayanlar ve daha niceleri…
Bir de sokakta yaşayan üzerinde eski püskü elbiseler içinde, yıkık-dökük virane yerlerde, parklarda veya otogarlarda yatan, artık ekmekleri çöp konteynerlerinden toplayarak karnını doyurmaya çalışan, çocukları tarafından bir kenara atılmış sahiplenmemiş yaşlılar da var.
Kendi imkânları ile veya çocuklarının kabullenmeyişi sonucu bakım evlerinde ve huzur evlerinde yaşamını sürdüren yaşlılar da var.
Akıl sır ermiyor onca yıl yemeden içmeden büyüttüğü evladının kendi anne babasını sokağa, bakım evine ya da huzur evine terk etmesi
İnsanın kendi canından kanından olan bir insana sahip çıkmaması, onları sokağa terk etmesi..
Akla mantığa sığmıyor
Ulu önderimiz Atatürk bir sözünde;
“Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emekliliklerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur!” diyerek yaşlılara karşı sosyal güvencenin sağlanması gerektiğini vurgulamıştır.
‘Yaşlılara Saygı Haftası’ süresince okullarda da bununla ilgili eğitimler verilmeli diye düşünüyorum
Yaşlı insanların karşılaşabileceği sorunlar ve bu sorunların çözümünde öğrencilere düşen görevlerde anlatılmalı.
Devletin de bu konuda üzerine çok büyük bir vazife düşüyor
En önemli gelir kaynağı sosyal yardımlar olan geliri bulunmayan, vatandaşların hayatını idame ettirebilmesi için devletten, gerekirse de eş-dost-komşudan aldığı yardımla geçinen vatandaşların oranı oldukça yüksek olduğunu unutmamak gerekiyor.
Geliri olamayan ve maaş alamayan yaşlıların en büyük geçim kaynağı ise aldıkları 65 yaş aylığı
Bu verilen aylıkların ihtiyaç durumuna göre daha fazla dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.
Gençliğin gelip geçici olduğunu unutmamak gerekiyor.
Herkes yaşlı adayı olduğunu unutmamalı.
Bu konuyla ilgili söyleyebileceğimiz tek söz
“Ne ekersen onu biçersin”
|