|
|||
![]() |
“UYAN EY GÖZLERİM GAFLETTEN UYAN” | ||
Recep ALKAN | |||
Ormana içinden bakıldığında ağaçları görürüz, Dışından biraz üst yandan bakarsanız ormanı görürüz Etrafımızdakilerin etrafını ve onlarında etrafını unutursak Görebildiklerimizin içinde kayboluruz ki; Bu bir körlük halidir, 1- Meslek körlüğü, 2- Sosyal körlük, 3- İnanç körlüğü 4- İdeolojik Körlük 5- Akıl Körlüğü 6- Hakikat körlüğü Her şeyin en doğrusunu bildiğini sanması hiçbir şey bilmediği yanılgısıdır. Gözlerin sağlam olması her şeyi gördüğümüz anlamına gelmez. Bakmakla görmek aynı anlama gelmez Görmek; gözde başlayıp beyindeki akılla, Akıldan kalbe, Kalpten ruha ve vicdana giden meşakkatli bir süreçtir. -------------------------------O-------------------------------------------- “uyan ey gözlerim gafletten uyan uyan uykusu çok gözlerim uyan III. Murat Han “Bu güfte Üçüncü Murad'a ait, bestesi aslen Polonyalı saray tercümanı Ali Ufkî'ye ait olan "Uyan ey gözlerim gafletten uyan / Uyan uykusu çok gözlerim uyan" sözler ile tanınmış ve Irak makamında, bestelenmesi güftenin yazılmasından 60-70 sene sonra Ali Ufkî'ye aitti ve müziğin padişah ile hiçbir alâkası yoktur”. Murat Bardakçı Habertürk gazetesi III. Murad Han; “12. Osmanlı padişahı, 91. İslâm halifesi olan Sultan 3. Murad Hân (Murâd-ı Sâlis) 4 Temmuz 1546 tarihinde, babasının, Saruhan sancak beyliği vazifesi üzere bulunduğu Manisa’da Bozdağ yaylağında doğdu. Annesi, Nurbânû Sultandır. Dedesinin de itinası ve takibiyle iyi bir eğitim alan, Arapça ve Farsçayı, şiir yazabilecek derecede öğrenen Sultan 3. Murad Hân, babası Sultan 2. Selim Hân’ın, dedesi Kânûnî Sultan Süleyman Hân tarafından Karaman sancak beyliğine atanmasının ardından Akşehir Sancakbeyliğine getirildi. Babasının tahta çıkmasının ardından Saruhan sancak beyi olarak vazife ifa eden Sultan 3. Murad Hân, babasının 22 Aralık 1574 tarihindeki vefâtını müteakip tahta çıktı. https://www.ismailaga.org.tr/sultan-3-murad-han-kimdir” Merak ettim “uyku” yani uyumak eylemini araştırdım. Mesela kaç çeşit uyuma vardır? Gibi birçok soru üşüştü düşüncelerime. Normalde uyuma işi herkesin malumudur. Ve lakin uyku hali terminolojide birçok çeşittedir. İnsan bedeninin biyolojik olarak uyku ihtiyacı hasıl olduğunda yatağını özler ve esnemeye başları, bu olağan uykudur. Olağan bedensel uyku hali dışında, muhtelif uyuma durumları, uyuma eylemleri vardır. Bu durumlar bütün dillerde tanımlıdır ve deyimler sözlüklerinde de yerin almıştır. Dilimizde çok kullanılan “ayakta uyuma”, “gaflet uykusu” en bilinen uyuma halleridir. Birde uyutulma, uyutma eylemi var. Uyutma başkası tarafından kandırılma, yanıltma şeklinde gerçekleşir. Başta yazılı III. Murat Han’ın güftesinde sözü edilen “uyan gözlerim uyan, gafletten uyan” tümcesine konu teşkil eden, III. Murat Han’ın aklına ve bedenine hakim olmuş gaflet uykusundan, bir uyuma halinden şikayetidir. Sayın Murat Bardakçı; çalışmalarından ve Osmanlı tarihi konusunda yazdığı eserlerinden biliyoruz ki, her çalışması belgelere dayalıdır. Bir tarihçi olarak objektif somut belgelerden yola çıkarak ortaya çıkardığı gerçeklerden biriside Enver Paşa’nın sadece 9,5 yıllık iktidarında, esas niyeti ‘Osmanlı’yı Kurtarmak’ iken girdiği yol bir zihinsel uyku halimiydi? Hiç beklenmedik ve aklının uçundan bile geçmeyecek bir şekilde hüsranla sonuçlandı. Acaba Enver Paşa, bir anlaşılmaz ve tanımlanamayan uyku halinde robotlaşmış olabilir mi? Yada kaçınamayacağı bir gafletin haleti ruhiyesinde basireti mi bağlandı? Yani; III. Murad Han’ın, "Uyan ey gözlerim gafletten uyan / Uyan uykusu çok gözlerim uyan" dizesine yansıyan kuşatılmışlıktan çıkma yakınmasına muhtaç mıydı? “Enver Paşa ile arkadaşları askerlik ve siyaset sahnesine “memleketi batıştan kurtarabilmek” maksadı ile çıkmışlardı ve 1900’lerin başında “memleketi kurtarmak” demek, öncelikle Sultan Abdülhamid’in tahtından indirilmesi demekti. Bu emellerine Paşa’nın “hürriyet kahramanı” olarak isim yaptığı İkinci Meşrutiyet’in ilânından bir sene sonra, 1909’da vâsıl oldular, Abdülhamid’i hal’ edilip sürgüne gönderildi, aradan dört sene geçti, İttihad Terakki ve Enver Paşa memleketin kaderine hâkim oldu, derken dünya savaşına girildi ve iktidarı tam olarak ele almalarından sadece beş sene sonra, 1918’de ne memleket kaldı, ne de o iktidar! Öyle bir yenilgi yaşadık ki, memleketin sadece dört bir yanı değil, “payitaht”, yani başkent İstanbul bile işgale uğradı. Büyük bozgun sırasında ordunun başında Enver Paşa vardı ve yenilgi ile neticelenen iktidarının temelinde bir asırdır sallanan ve parçalanmak üzere olan memleketi toparlayabilmek hevesi bulunuyordu. Ama bu şekilde bir iyi niyetle başlayan yolculuk iyice düşünülmeden ve gençliğin getirdiği hayalperestlikle verilen kararların neticesinde önce imparatorluğun, dört sene sonra da Paşa’nın sonunu getirdi. Enver Paşa’nın İstanbul’dan ayrılıp şansını başka iklimlerde arama hevesi ile Orta Asya’da giriştiği ve 4 Ağustos 1922 sabahı şimdi Tacikistan’ın sınırları içerisinde bulunan Abıderya Köyü’nde bir Rus mitralyözü ile noktalanan hayatı, hüzün ötesi ıztıraplarla dolu uzun bir mücadeledir ve Paşa şehid olduğunda sadece 41 yaşındadır!” Habertürk gazetesi 05.08.2018 Murat Bardakçı. https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/2090245-bir-enver-pasa-muhasebesi Bu gün Enver Paşa trajedisinden tam 110 yıl sonra CHP aynı siyasi intihar noktasına sürükleyen müphem etki aynı "Uyan ey gözlerim gafletten uyan / Uyan uykusu çok gözlerim uyan" olabilir mi? İnsan aklını ve mantığının sınırlarını zorlayacak ve CHP’nin tüzel kişiliği ile özdeşleşmiş altı ok’u unutma vaziyeti, "Uyan ey gözlerim gafletten uyan / Uyan uykusu çok gözlerim uyan" haleti ruhiyesi midir? Cumhuriyet Halk Partisi artık CHP oldu. Altı oku, devrimcilik, laiklik, devletçilik, milliyetçilik, halkçılık ve Cumhuriyetçilik temel ilkeleri olmasına rağmen hiç anılmaz oldu. Üstelik Cumhuriyet Halk Partisi yöneticileri, ne mecliste, nede dış politika ve ekonomi alanın hiç çalışmıyor. Ne dünya da olup bitenden, nede Türkiye’de hatta hükümetin icraatlarından haberleri yok, Bu anlamda; bilgi teknolojileri, iletişim teknolojileri, devletler stratejik hamleleri ve uluslar arası ilişkilerin hala soğuk savaş döneminde donmuş gibi kaldığını sanıyorlar. Bu henüz literatüre girmemiş, hatta tanımı bile yapılmamış bir uyku hali gibi gözüküyor. Cumhuriyet Halk Partisinin üzerine düşeni ve üstelik merkez sol parti olarak üstlenmesi gereken tarihi sorumluluğu vardır. Bu sorumluluğu ve ideolojisinin kendine yüklediği misyonu gömlek gibi çıkarıp atmış görünüyor. Türkiye Cumhuriyetinin bir merkez sol partisi olarak, Türkiye partisi kimliğinden çıkıp bir bölge partisi, marjinal guruplarla birlikte hareket ederek, Devletçi kimliğinin tam aksine, anarşist ruhlu davranış sergilemekten hicap bile duymaz olmuştur. Bütün Dünyada dengeler değişmiş, bloklar sürekli yer değiştirirken, Uluslar arası güç merkezleri uluslararası kurum kuruluş ve anlaşmaları askıya almışken, Cumhuriyet Halk Partisi hızla marjinalleşiyor. “Sultan Abdülhamid’in azli 1909 Bunun üzerine Draç Mebusu Esad Toptanî iki adım ileri atar. “Biz Meclis-i Mebusan tarafından geldik. Fetva-i şerife var. Millet seni azl etti (görevden aldı). Amma hayatın emindir (güvencededir)" sözleri sessizliğin hakim olduğu salona buz parçaları gibi takır takır düşer. Sultan Abdülhamid şöyle der. “-Ben 33 sene millet ve devletim için, memleketimin selameti için çalıştım. Hakimim Allah ve beni muhakeme edecek de Resulullah'tır. Bu memleketi nasıl buldumsa öylece teslim ediyorum. Hiç kimseye bir karış toprak vermedim. Hizmetimi ancak Cenab-ı Hakk'ın takdirine bırakıyorum. Ne çare ki düşmanlarım bütün hizmetime kara bir çarşaf çekmek istediler ve muvaffak da oldular." |
|||
Etiketler: “UYAN, EY, GÖZLERİM, GAFLETTEN, UYAN”, |
|