Siyasi partiler adaylarını belirledi. Sandığın kurulmasına bir ay gibi bir zaman var. Adaylar, yöreleriyle ilgili çalışmalara başladılar bile. Dağ bayır dolaşıyorlar.
Dolaşmalarının nedeni, ‘cemallarini’ millete göstermek.
Halkın karşısına çıkarken, ellerinde sadece parti flamaları ve fosterleri var. Halkın huzuruna giderken, anlatacakları bir şey de yok. Bütün düzen, Türkiye’nin genel durumu hakkında bilgi sunma veya eleştirmek üzerine kurulacak.
Televizyonlarda konuşulanlar aktarılacak.
Zonguldak’ın hafriyat alanı ile ilgili bir konuşma duyacağınıza inanmıyorum. Ya da ‘Uzunkum da ki T1-T2 tünellerinin devamı olan Uzunkum Viyadüğü inşaatı neden durdu?’ anlatılmayacak.
Önceki gün CHP’de Milletvekili adaylığı için boşalan il başkanlığı koltuğu için seçim yapıldı. 28 kişilik il yönetimi başkanı seçemedi. Münakaşa çıktı. Karar Genel Merkeze bırakıldı.
28 kişi bir il başkanını seçemeyen CHP Zonguldak’a ne anlatacak? Hangi sorununu bilip, halka açacak ve çözümün kendisinde olduğunu belirtip, karşısındakileri ikna edecek?
Asıl önemlisi, yapılacak olan Cumhurbaşkanı seçimini anladık. Adaylar seçime girecekler, birinci turda yüzde 50+1 alan olmazsa, 8 Temmuz’da ikinci tur seçimi yapılacak. Peki Milletvekili seçiminde oylama nasıl yapılacak? Daha önemlisi, yeni sistemde (Cumhurbaşkanlığı sistemi)Milletvekilleri ne yapacaklar? Bunların millete anlatılması gerekmiyor mu?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti yeniden kuruluyor. Yeni sistem ile hedeflenen nedir? Vekillerin bakanlığı nasıl olacak?
Her ne kadar ‘teknik’ konular olsa da, siyasetin üzerinde şekillendirilmesi gerekir.
Politikacının mantığı genel olarak ‘sen oyunu ver, gerisine karışma’ gibi ‘tepeden bakmacı’ bir yapıya sahip. Zaten, ‘takım tutar’ gibi ‘babadan kalma’ particilik yapanlar için fark etmiyor. Siz istediğiniz kadar anlatın ‘aval aval’ bakmasından anlıyorsunuz, bir tarafa ‘tapulu’ olduğunu.
Politikacı için seçim ve siyasi partinin kongre günleri ‘bayram’ günleri olarak kabul edilir. Kazansalar da kaybetseler de bayram günleridir seçim günleri. Ruhlarına ‘politika kurdu’ girdiği için alışkanlık yapmıştır onlarda. Fanatikleşmişlerdir. Bir takımın amigosu gibi olmuşlardır adeta.
Ancak bu fanatik politipler, bu seçimde ‘adrenalin’ veya ‘heyecan’ manasında fazla şey bulamayacaklar. Çünkü bu seçim hem zaman açısından hem de politikanın tekniği açısından dar alana sıkıştı. Seçmenle temas daha ziyade medya üzerinde yapılacak. Gelişmelerin yorumları da beyaz cam arkasında, konuşulanları dinlemek şeklinde gerçekleşecek.
Bir yanda hayat pahalılığı, işsizlik, enflasyon; bir yanda mutsuz bir gençlik yapısı… Bir yanda seçimde olsa beklentilere cevap bulamama korkusu…
Nihayetinde, bir seçim –sandık mutluluğu var. Demokrasinin olmazsa olmazlarından seçim-sandık. Parti sultalarının yukarda belirlediklerini sandık kanalıyla okeylesek te, ileriye dönük bir ‘demokrasi’ arayışı mutluluğu var.
Kim kazanırsa kazansın, ‘seçim’ ile ilgili bir ‘tecrübe’ olacak.
Seçimler ne kadar çok olursa olsun, ‘tartışma’ adabının iyileşmesi kaçınılmazdır.
Tartışmanın karşılıklı sevgi-saygı çerçevesinde yapılması ise ‘demokrasinin’ alt yapısını oluşturan en büyük alışkanlıktır. Alışkanlıkların huy edinilmesi gelenek değil mi?
Yeni sistem ile yeni ve iyi huylar edinmemiz dileği ile.
|