Mesleki yoğunluk, ekonomik sorunlar ve çeşitli nedenlerden dolayı tatil yapma fırsatı bulamıyoruz maalesef.
Günlük haber sirkülasyonu, haber koşturmacaları derken zaman su gibi akıp gidiyor, giden her gün ömürden bir gün alıp götürüyor.
Her kış “Bu yaz tatil yapacağım, denize gidip, denizin ve güneşin tadını çıkaracağım” diyorum ama maalesef yaz geldi mi, kışın kendime verdiğim sözü bile unutuyorum.
Mesleğin verdiği stresten, Gazipaşa Caddesi’ndeki trafik çilesinden, yatırım-hizmet yapılacak diyenleri duymaktan, günlük politikalarla gününü gün edenlerden birkaç gün de olsa uzaklaşıp tatil yapmak iyi gelecek diye düşünüyor insan.
Yıllarca hep aynı nakaratları dinlemekten, bozuk plak gibi aynı sözleri dinlemekten uzaklaşıp, başka bir şehrin havasını koklamak, psikolojik olarak 3-5 gün de olsa rahatlamak istiyor insan.
Bizim gibilerin tatil yapma şansı yok zaten de.
Ne paramız var, ne zamanımız.
Çocuklar da olmasa başka bir şehri görebilmemiz de mümkün değil.
Çocuğumun Aydın Karacasu’da devam ettirdiği üniversite için bende çocuğumla birlikte Aydın’a giderek bir Aydın havası alayım istedim.
Zonguldak terminalinden çıktığımız 12 saatlik uzun yolculukta, kendimi dinleme ve çevreyi izleme fırsatını buldum.
Zonguldak-Ereğli arası berbat.
Alaplı’dan başlayan yol güzergahında; Akçakoca, Düzce ile devam eden yolculukta Aydın’a kadar yollar o kadar güzel ki, kaymak gibi sanki.
Yollar güzel olunca, şehirleşmede bu anlamda güzel oluyor.
Diğer şehirlere baktığımda kentsel dönüşümün bittiğini, görsel güzelliklerin insanın içini açtığını görüyor insan.
Bir o şehirlere bakıyorum, bir de Zonguldak’a.
Türkiye’nin 81 vilayeti, ilçe ve beldeleriyle beraber gelişiyor, güzelleşiyor.
O şehirlerdeki siyasetçiler, bürokratlar, STK’lar, yerel yöneticiler de insan olduğuna göre, bizim şehrimizdeki siyasetçiler, bürokratlar, STK’lar ve yerel yöneticilerle kıyaslıyorum da, maalesef bizimkiler sadece koltuklarını doldurmakla mükellef sanki.
O şehirlerin siyasetçileri, bürokratları koltuk için değil, hizmet-yatırım için kendilerini adamışlar bu görevlere.
Bizimkiler birbirlerini yiyecekler nerede ise. Birinin yaptığını diğeri beğenmiyor, birinin siyaseti diğerinin siyasetine uymadığı için yapılmak istenenler engelleniyor.
Yani bizimkiler bir Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu kadar olamıyor.
Özlem Çerçioğlu ne mi yapıyor. En basit bir örnek vereyim;
Aydın Belediye binasının olduğu alanda çok geniş bir kent meydanı yapmış, bir tarafı kent meydanı, bir tarafı insanların dinlenebileceği geniş bir havuz yapmış ve çevresinde kafeler ve çay bahçeleri var. Bu çay bahçelerini daha önce müstecirler çalıştırıyormuş, gelmiş bu çay bahçelerini onların elinden alıp şimdi belediye işletiyor. Hem çay ucuz, hem çalışanlar belediyenin personeli, hem de insanlar huzur içinde oturup, çaylarını, kahvelerini içebiliyor.
Burada kim yapacak onu?
Diyecekler ki, Aydın’la Zonguldak bir mi?
Evet değil ama Aydın Belediye Başkanı sonuçta bir kadın ve aynı zamanda da CHP’li.
Bizimkiler her şeyi Ankara’dan bekliyor.
Kendi başlarına bir atılım yapamıyorlar, Ankara’nın izni olmadan bir çivi bile çakamıyorlar.
Diğer şehirlerdeki yerel yöneticiler alt yapılarını bitirmiş, kentsel dönüşümü halletmiş, görsel güzelliklerle şehirlerine güzellik katmış, kalıcı yatırımlar yapmış, gelecekte çocuklarına ve torunlarına “işte bu benim eserim” diyebileceği eserler bırakmış ama bizimkiler maalesef ki, bu saydıklarımın hiç birini yerine getirememiş.
***
Kurban bayramı dolayısıyla anne babalarını, eş, dostlarını ziyarete gelen vatandaşlar hala bu şehrin değişmediğini gördüklerinde bu şehri yönetenlere tepki göstermekte haklı değil mi?
Lavuar alanı 10 yıldan beri şehrin ortasında bu halde duruyor. Gazipaşa trafiği ne yazık ki, 2019’a kadar çözümsüz, şehrin içi araç parklarıyla dolu, deniz havası almak için sahile gidenler limanın yarısını kaplayan iskelenin manzarayı bozuyor. Gazipaşa Caddesi üzerindeki kaldırımlar maalesef yapılmıyor, insanlar yerinden çıkmış kaldırım taşlarına takılıp ya düşüyor, ya da ayakkabılarının topuklarını kırıyor.
Bu şehrin eksikliklerini defalarca yazdık, temcit pilavı gibi yeniden yazmak yerine bu şehri yönetenlerin artık bu şehre bir şeyler katmalarını, bu şehirden başka bir şehre tayin olduklarında, o şehrin insanlarına Zonguldak’ta yaptıklarını referans gösterecek hizmet yapsınlar.
Belediye Başkanları da, bir sonraki seçimde o koltuğu başka bir başkana devrettiklerinde veya normal hayata döndüklerinde yaptığı hizmetlerle övünmesini bilmelidir.
Sonuç olarak; Zonguldak’ta öncelikle zihniyet değişikliği yapmak, Zonguldaklılık bilinci oluşturmak ve bu şehirde yaşamanın keyfini sürmek için öncelikle, proje… hizmet…yatırım yapmalı.
Zonguldak’ın “cek-cak”a değil, hizmete ihtiyacı var.
|