CHP’de her kongre öncesi yaşanan tartışmalar, bu yılsonuna doğru yapılacak il ve ilçe kongreleri öncesi yeniden alevlenecek gibi görünüyor.
“Demokrasi-özgürlük-adalet” kavramlarını savunan ana muhalefet partisi CHP maalesef bu kavramları parti içinde uygulamaya geçiremiyor.
Yıllardır “iktidar hasretiyle yanıp tutuşan” CHP’de yaşananlar sokaklara taşınıyor, bu yaşananlar da halkın sempatisini kaybettiriyor.
Bu durum parti içinde “parti içi demokrasi ve özgürlük” olarak değerlendirilse de, halkın gözünde CHP’nin “kavgacı” bir parti olduğu imajı yaratıyor.
CHP’de şu hastalık yıllarca var ve bu hastalığa bir çare de bulunamıyor.
CHP’ye gönül vermiş, tüm partililer bir araya gelip “ortak noktada” buluşamıyor.
Sadece sokakta konuşuyorlar.
Görüş ve düşüncelerin özgürce söylenebildiği, yanlışlıkların anlatılabildiği, doğruların söylenebildiği “danışma-tartışma” ortamı yaratılmadığı gibi, “parti küçük olsun, benim olsun” zihniyeti her zaman CHP’de ön plana çıkarıldığı bir gerçek.
CHP’nin özellikle Zonguldak milletvekilleri “partiyi toparlayıcı” hiçbir girişimde bulunmazken, “ayrıştırıcı-ötekileştirici” politikaları tercih ederek, CHP’deki gruplaşma ve hizipleşmelerin önlemekte yetersiz kalıyorlar.
Milletvekilleri partiyi kendi görüş ve düşünceleri doğrultusunda dizayn etme çabaları grupların çeşitlenmesini engelleyemezken, görüş ayrılıklarının da artmasına göz yumuyorlar.
***
Geçen yıllarda yapılan kongre öncesi hazırlanan senaryolar yeniden vizyona konuluyor.
Senarist aynı, başrol oyuncuları aynı, yardımcı oyuncular ve figüranlar aynı.
Delege seçimleri için start verilmişken, kimlerin delege yazılması konusunda pazarlıklar yapılıyor önce.
Geçmişte “mahallelere sandık kuracağız” diyenler, partinin toplantı salonunda önceden hazırlanmış isimlerin matbu kağıtlarını oy pusulası diye bisküvi kutularına attırarak sözde delege seçimi yapmışlardı.
Şimdi de böyle olacak kimsenin kuşkusu olmasın.
Önceden belirlenmiş isimler yeniden delege yapılacak ve 2019 seçimleri için kendilerini garantiye almış olacaklar.
Onlar için gerçek CHP’li olmuş olmamış, partisi için çalışmış önemli değil.
Önemli olan “bana yakın olsun gerisi teferruat” zihniyeti CHP’de her zaman olası ihtimaller.
***
CHP Milletvekili Şerafettin Turpcu yeniden seçilebilmek için kendi çevresini mutlaka delege yazdıracaktır.
Ünal Demirtaş’ın böyle bir derdi yok şimdilik.
Çünkü o zaten genel merkez kontenjanından seçildiği için hiçbir oluşum içine girmiyor, hiçbir işe de karışmıyor.
2019 seçimlerinde milletvekilliği veya Belediye başkanlığı düşünenler de kendi delegelerini seçtirmek için bazı oluşumlar içine girecektir mutlaka.
CHP’de şimdiden gruplaşma sayısı 5-6’ya çıkmış durumda.
Milletvekili Şerafettin Turpcu’ya bayrak açan grup sayısı bir hayli fazla.
Bu gruplar, kendi aralarında toplantılar yaparak sözüm ona CHP’ni nasıl dizayn ederiz, yönetimlerde kimler olmalı, kimler söz sahibi olmalı gibi düşüncelerle hareket ederek aslında geleceğin de hesaplarını yapıyorlar.
Milletvekili Şerafettin Turpcu önceki il kongresi öncesinde birlikte hareket ettiği, eski milletvekili Harun Akın’la fikir birliği yaparak, onun da görüşü doğrultusunda hareket ettiği biliniyor.
Turpcu ile Akın “ortak hareket” ederek, ikisinin de anlaşabileceği, onların her dediğini yapabilecek, yarın karşılarına aday olarak çıkmayacak, parasız ve emanetçi bir il Başkanı ile çalışmak isteyeceklerdir mutlaka.
Mevcut il Başkanı Ahmet Altun’u da bu nedenle önceki il kongresinde aday göstermişlerdi. Ancak, Ahmet Altun memuriyetten geldiği için siyaset ona biraz uzaktı ve partiyi memur zihniyeti ile idare etmeye kalkınca bocalamıştı. İl Başkanı Altun bu süreçte dağılan partiyi toparlayamadı, “tarafsız, objektif, toparlayıcı, bütünleştirici” olamadı.
Çünkü Altun’un çalışma alanını daralttılar, sesini fazla çıkarttırmadılar.
Ahmet Altun şunu söyleyebilseydi; “Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir il Başkanıyım. Dolayısıyla Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu temsil ediyorum. Örgütün Zonguldak’taki tek sorumlusuyum. Benden habersiz burada kuş bile uçmaz” diyemedi.
Onun için de özellikle Zonguldak Belediyesi’nde yaşananlar birinci derecede milletvekilleri Şerafettin Turpcu ile Ünal Demirtaş ve il Başkanı Ahmet Altun sorumludur.
Halbu ki; Turpcu, Demirtaş veya Altun Belediye Başkanı Muharrem Akdemir ile Meclis üyelerini çağırsaydı, onlarla konuşsaydı, bu olaylar olmadan iç hesaplaşmalar, yaşananlar basına yansımasaydı gruplaşmalar olmaz, kongreler öncesinde parti sokakta konuşulmazdı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Ankara’dan İstanbul’a 425 kilometre yol kat ederek, aradığı “adaleti” CHP önce kendi içinde aramalıdır.
CHP dışarıda “hak, hukuk, adalet” arıyor ama maalesef kendi içlerinde üyelerine “haksızlık” yapıyor.
Bu yüzden de CHP iktidar olamıyor.
|