Milletin örgütlenmiş halidir devlet. Devletin üzerinde yükseldiği mevhumlardan biri olan ‘fert’ çoğulu ‘toplum’ dur. Olaya toplumsal/sosyal açıdan bakılınca, ‘millet’ olma faktörleri öne çıkar. Tarih, kültür, dil, din gibi… Millet olma faktörlerinden biri ya da bir kaçının bozulması, ‘nifak’ anlamını taşır ki; toplumun bozulması, çürümesi anlamına gelir. Birlik- dirlik gibi kavramların zedelenmesinden öte bir gelişmedir bu. Yani, çeliğe pas girmesi gibi bir şey… Çeliğe pas girmeye görsün, birden bire bozmaz ‘en sağlam’ metallerden çeliği... Zamanla aşındırır ve kopmalara, un gibi dağılmalara gider sonuç.
Zaten Emperyalizm/sömürü denen olgu, önce buradan başlar. Toplumu birbirine kenetleyen bu bağları zedeleyecek faaliyetlerden… Kültür Emperyalizmi dediğimiz olay tamamen budur işte.
Devletlerarasındaki mücadele de burada başlar. Devletler birbirleriyle alış-veriş yaparken, bir yandan da birbirlerinin eksik-aksak taraflarını takip ederler. Çünkü, devletler arasında uzun vadeli dostluk ve düşmanlık olmaz. Devletler arasın da ne kadar çıkar varsa, o kadar dostluk olur.
Örnek: Rusya ve Türkiye’nin, Suriye konusundaki dostluk ve eylem birliği yanında; Kudüs konusunda ‘ayrı’ düşmeleri… Rusya, Kudüs konusunda ‘Türkiye’ ile çıkarları çatıştığı için, bizim gibi düşünmediğini açıklamıştır. Bundan tabii bir şey olamaz.
Devletler, dış siyasetlerin tamamen ‘ülke’ çıkarları üzerinde kurarlar. Bu siyaseti uygulayanlar, genelde ülke içindeki siyasi partilerin çekişmesinden doğan, iktidar partileridir.
Siyasi partilerin rey olarak karşılıkları ne kadar büküşe, içerde ve dışarda o kadar güçlü olurlar.
Olaya bu açıdan bakarak… Bu günkü yorumumuzu yapalım şimdi.
Siyasi partiler, halkta karşılıklarını buldukları oranda, parlamentoda yer alırlar. Ne kadar çok olurlarsa, iktidar olma, icraat yapma şartları artar.
Bizler, siyasi partileri izlerken, ülke ve yöre politikalarına etkilerini de üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyoruz. Zaten, genelde ikna edici proje ve icraatlarını sürdürenler, iktidar olma özelliklerini sürdürüyorlar. Halkı ikna edemeyenler ise bölge ve muhalefet partisi olarak kalıyorlar.
Bu gün, Zonguldak’taki ana muhalefet partisinin merkez ilçe kongresi dolayısıyla çalışmalarını süzgeçten geçirelim.
Ortada seçilmek için dört başkan aday adayı çıkmış durumda. Yarın, 389 delege yapılan kulis ve açıklanacak projelerine binaen, özgür iradelerine dayanarak sandıkta oy kullanacak ve 2019 matematiği içinde yer alacak yöneticilerini seçecekler.
Olaya önce matematik olarak bakalım. Varsayalım ki, dörde bölünmüş bir ilçe de, kazanacak liste 100-150 oy alsın. Geriye 249 oy boşa çıkıyor. 150 oyla seçilecek ilçe Başkanına ‘sen bizi temsil edemezsin. Çoğunluk değilsin’ denmeyecek mi?
Bir başka konu daha… Belediye meclisi tarafından ‘yıkım kararı’ olan bir yerde Merkez ilçe kongresini yapmak ne demek? Bu partinin ilkeleriyle nasıl örtüşecek? Kongreyi ne şekilde olursa olsun, ‘kaçak yapı’ bünyesine taşımak, parti içindeki ‘ilkeli-omurgalı’ siyasetçileri tahrik edip, kongreden uzaklaştırmak olmaz mı?
Yapılacak olan kongreye, ‘kaçak yapı’ ve ‘yıkılma kararı’ veren meclis üyelerine, bunu nasıl, kim anlatacaktır?
Özet olarak: Siyaset, yerel ve genelde birlik, kalkınma ve adalet duygularının pekiştirilmesi için yapılırsa güzeldir. Siyaset, spor ve sosyal hayatı çevreleyen etkinliklere bu açıdan bakmak gerekir.
Eleştiri ötesinde çatışma ve bölünmelere neden olacak siyasetler, hem yerelde hem de genelde zarar vericidir. Bunun örneklerini her gün görüyoruz.
|