Genel seçimlerden sonra hızlı ve sıkıştırılmış bir kongre sürecine giren CHP’de İlçe, İl, Gençlik ve Kadın Kolları kongreleri de tamamlanmıştı.
Bunun akabinde CHP 35. Büyük Kurultayı’nı da yaparak kongre ve kurultay süreçlerini tamamlamış oldu.
Özellikle 1 Kasım seçimlerinde alınan ağır yenilginin faturasını birilerine ödettirmek amacıyla başlatılan “değişim” adı altında yapılan “operasyonda”, Milletvekili Şerafettin Turpcu’nun söylemi ile “evde yatanlar” ve “sahada çalışanlar” ayrımı yapılarak, gerçekleştirilen kongrelerde yönetimlerde ağırlıklı olarak “sahada çalışanlara” yer verilmişti.
Bu da ister istemez parti tabanında “kırgınlıklara” neden olmuştu.
Kongre süreçleriyle başını kaşıyacak bir zaman bulamayan CHP örgütleri, ziyaretlerden dolayı da oturup bir program yapamaz hale gelmişti.
Cumartesi ve Pazar günü gerçekleştirilen ‘değişim, barış, kardeşlik’ temasının işlendiği kurultayı da geride bırakan CHP artık önüne bakacak.
Ama nasıl bakacak!
CHP İl Başkanı Ahmet Altun iş hayatını “müdür” olarak tamamlamış, emekli hayatının ilk başlangıcını da “başkan” olarak sürdürüyor.
Bürokrasi ile siyaset ayrı kulvar, ayrı bir incelik, ayrı bir zanaat.
CHP İl Başkanı Ahmet Altun göreve geleli 24 gün olmuş, bu süre içerisinde yönetimleri toplayamamış, teşkilatlarla oturup bir yol haritası bile çizememiş doğal olarak.
Ahmet Altun’un “parti içerisindeki kırgınlıkları, küskünlükleri” bitireceğine dair söylemleri kamuoyuna yansıyor.
Altun ayrıca, “Zonguldak’ta Cumhuriyet Halk Partisi’ni sevenlerin ve gönül verenlerin, partiye hizmet edenlerin arasında büyük bir kopukluk ve kırgınlık var. Nedenlerini bilemiyorum tabi, bu kırgınlıkları gidermek veya bunun nedenlerini araştırmak bir daha tekerrür etmemesi için önlemler almak, bunun peşine de veya buna paralel olarak da Zonguldak’taki oy oranını artırmak için elimizden geleni yapmaya çalışacağız” diyor niyetle.
CHP’deki kırgınlıkları nasıl bitirecek o da ayrıca merak konusu ama bir denesin belki başarılı olur.
Bürokrasinin içinden gelen Altun’a şunu da hatırlatmada yarar olduğunu düşünüyorum.
En yakın bir zamanda İl Danışma Kurulu toplantısı düzenleyip, eteklerdeki tüm taşlar dökülmeli, konuşulmayanlar konuşulmalı, üst yönetimler ile üyeler arasındaki “barış” sağlanmalıdır.
CHP’nin bir diğer handikabı;
Yıllardan beri parti programlarını, yani kendini kırsalda pek anlatamaması, sorunun temeline inememesi nedeniyle de kırsalda oy kaybı yaşıyor.
Kongrelerde yaşananlar, partililer arasındaki sert sözler, kavgaların kamuoyuna yansıması ile de sadece merkezde değil, kırsalda bile CHP’yi “kavgacı bir parti” kimliğine sokuyor.
CHP bu özelliğinden kurtulup, “barışçı” parti konumuna gelirse belki o zaman kırsalı kazanabilir.
CHP’nin bu eksikliğini gören Altun’un şu sözlerine dikkat çekmek isterim.
“Köylere kadar inmemiz gerekiyor. Ben de kendim köyden geliyorum. Köyde neden, niçin, nasıl ve ne yapmamız gerekiyor. Bunu sorgulamamız gerekiyor. Oralardan alacağımız bilgilere göre kendimize bir çeki düzen vermemiz gerekiyor” diyor.
Bu eksikliği gören Altun köylerde nasıl bir çalışma yapacak, nasıl bir araştırma yapacak da bu olumsuz tabloyu CHP’nin lehine çevirecek şimdilik muamma olarak karşımızda duruyor.
CHP yıllardır köylere gidiyor, parti programlarını “broşürlerle” anlatmaya çalışıyor, bu köy gezileri Facebook’larda paylaşılıyor.
Yani CHP her dağıtılan broşürü oy olarak gördüğü için zaaf da bundan kaynaklanıyor. “Bir broşür verdim, bir oy aldım” olarak düşünülüyor.
Merkez sağ partiler bu güne kadar hep köylerden aldığı oylarla başarılı olmuştur.
Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi ve AK Parti öncelikli olarak köy ve kırsala yönlendiği için iktidar olmuşlardır.
CHP’liler diyecek ki, “Onlar kumanya, odun, kömür veriyor, işsize iş veriyor. Biz ne vereceğiz”
Siyasette kazanmak istiyorsanız mutfaktan başlayacaksınız. Mutfağın amiri kim ev kadını. Önce mutfağa gireceksin ki, oturma odasına da girebilesin. Sen kapıdan broşürü ver çek git. Siyaset böyle yapılmıyor işte.
Artık ideoloji siyaseti değil, toplumun alt kesimlerine yani; ev kadınının mutfağına, emeklinin cebine hitap eden politikalar geçerli günümüzde.
CHP’de bu gerçeği görüp 7 Haziran seçimlerinde vatandaşa dokunan politikalar üretse de bunu diğer partiler de söylemiş olması hükümetin de kurulamaması ile 1 Kasım seçimlerinde bu fırsatı kaçırmayan AK Parti yüzde 49,5 oy oranı ile yeniden iktidar olmuş oldu.
‘değişim, barış, kardeşlik’ temasını işleyen CHP “değişimi” gerçekleştirebilir. “Barış ve kardeşlik” temasını da kısa sürede tesis ederse ki, bu artık zorunlu hale geldi, bu da Genel Merkezin alacağı radikal kararlarla olabilecek, bugüne kadar bir kez yaptığı İl Danışma Kurulu toplantısı yaparak yol haritasını böylece çizmiş olmalı.
CHP dargınlar kulübü olmaktan çıkarılmalı. Barış ve kardeşliğin sağlandığı, demokrasinin tam anlamıyla işletildiği, gerçek bir kurumsal kimliğine kavuşturulmalıdır. Geçmişe bir sünger çekip geleceğe dönük “barış ve kardeşliğin” öne çıktığı, milletvekilleri ile ilçe yönetimleriyle tüm üyeler arasındaki kopukluk giderilerek, kimseyi “ötekileştirmeden” herkese eşit yaklaşım gösterilerek, herkesi “candan kucaklayan” bir yapıya kavuşturulmalıdır.
2019 seçimlerine daha 4 yıl var, bu zamanı iyi kullanarak, ayağı yere basan, kişilerin değil, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu CHP’nin kurumsal kimliğini koruyarak politika üretmeli.
Yoksa 2019 değil, 2023 bile hayal olur.
|