CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş dün parti binasında, Mersin Milletvekili Fikri Sağlar’ı beklerken, il başkanının odasında partililerle sohbet ediyor.
Sohbette hem eleştiri var, hem özeleştiri.
Eski İl başkanları Halil Furat, Ertuğrul Koltuk ve CHP’nin eski yöneticileri de var odada. 16 Nisan’da yapılacak anayasa değişikliği ve referandum çalışmaları ile ilgili görüşler belirtiliyor.
Herkes görüşlerini, fikirlerini söylüyor. CHP’nin neden başarılı olamadığı, ne yapması gerektiği, nerelerde eksik olduklarını, köylere neden ulaşılmadığı konusunda fikirler söyleniyor.
Herkes kendince, eleştiri ve özeleştiri yapıyor, düşüncelerini anlatıyor.
Milletvekili Ünal Demirtaş da konuşuyor, nelerin yapılması gerektiği, nelerin eksik olduğunu ifade ediyor.
Ben bu güne kadar Milletvekili Ünal Demirtaş ile bir kez bile sohbet etmedim, uzaktan tanıdığım kadarıyla biliyorum. Kontenjandan milletvekili olmuşu. Bazen Zonguldak’a gelip basın toplantılarında yaptığı konuşları biliyorum sadece.
Milletvekili Ünal Demirtaş, anlattığı her konuda ve yaptığı eleştiri ve özeleştirilerinde yerden göğe kadar haklıydı. Tespitleri de doğruydu.
Ne diyordu Demirtaş;
“Ankara’dan Zonguldak’a geliyoruz, partide basın açıklaması yapıyor, partililere konuşuyoruz. Bu konuşulanlar sadece gazetelerde yer alıyor. Eleştirmek için söylemiyorum ama gazeteleri kaç kişi okuyor, bu gazeteler köylere ulaşıyor mu? Bizim öncelikle köylere gitmemiz lazım, köylerde kapı kapı dolaşmamız, anlatmamız lazım. Diğer partilerin ne yaptığı bizim için önemli değil, biz ne yapıyoruz. Önce biz kendi içimizde bir özeleştiri yapmamız lazım” şeklinde bir özeleştiri yaptı.
Demirtaş’ın bir tespiti daha hoşuma gitti.
İktidarı eleştirirken, kendini de eleştirecek, özeleştiri yapacaksın.
“Köylere de gidiyoruz kahve toplantıları yapıyoruz zaten köylerdeki kahvelerde oturan vatandaşlar siyasetçilerden zaten sıkılmış ve kahvede 5 kişi var diğerleri partili” dedi.
Gerçekten doğru bir tespit.
Bir diğer partili, “Biz köylere gittik, kahve toplantıları da yaptık” diyor. Evet, köylere gittiler, kahve toplantıları da yaptılar, kahvede 35 kişi varsa bunun 30’u partili olduğu için yine kendi kendilerine anlattılar seçimlerde. Bir köye çok da kalabalık gitmeyi oy olarak görenler bugüne kadar hep yanıldılar.
AK Parti ne yapmıştı bu 15 sene içerisinde.
Milletvekilleri köylere gitti, onlar kahve toplantıları yaparken, kadın kolları da ev ev dolaşarak, ev kadınları ile sohbet etti, gerekirse o evin mutfağına girdi, ev kadınıyla birlikte yemek pişirdi, aynı sofrayı paylaştılar. Yedikleri yemeğin tabağını da o ev kadınıyla birlikte yıkadılar.
CHP ile AK Parti arasındaki iletişim, diyalog farkı oy olarak geri dönmüş oluyor böylece.
CHP ne yaptı, sadece broşür dağıttı.
Milletvekili Ünal Demirtaş, öz eleştiri yaparken partisinin eksik yönlerini de tespit etmiş olurken, bu yöneticileri çalıştıracak olan da aslında kendileri.
Diyecek ki; “Gelin arkadaşlar şu köye bir program yapalım, şu kadar kadın, şu kadar erkek olsun. Erkekler kahvede toplantı yaparken, kadınlar da evlere gidip, ev kadınlarına anlatsınlar” diyebilmeli.
Demirtaş’ın bir diğer eleştirisi de gazete konusuydu.
Siyaseti basın açıklaması üzerine yapan CHP’nin bu davranışı da yanlıştı.
Ankara’dan birileri geliyor, parti binasına uğruyor basın açıklaması yapıyor, o açıklamalar gazetelerde yer alıyor. Bu durumun hiçbir artı sağlamadığı görüşüne ben de katılıyorum.
Milletvekili Demirtaş her ne kadar kendi içinde özeleştiri yapıyorsa, biz basın olarak da öz eleştiri yapmamız lazım.
***
Zonguldak yerel basını köylere ulaşmıyor. Bu doğru.
Gazetelerin ekonomik sıkıntısı, dar muhabir kadrosu ve maliyetlerin yüksek olması yerel basının köylere ulaşmasına engel teşkil ediyor.
Gazeteler köylere ulaşmıyor ama o gazetelerin internet siteleri aynı haberi verdikleri için sadece köyler değil yurt içi ve yurt dışından binlerce okur tarafından takip de ediliyor.
Şunu da diyebiliriz;
Gazeteler okunmuyor, köylere ulaşmıyor o gazetelerin internet sitelerinin de tıklanma oranı yüksek ama okunur oranı düşük.
Çünkü vatandaş bir köşe yazarını veya bir haberi okumadan tıklayabiliyor.
Ayrıca, gazete okuru veya internet takipçileri neleri okuyor, hangi haberleri, hangi köşe yazarını takip ediyor bunu tespit etmek mümkün olmuyor.
Ancak şu çok açık ki, kırsaldaki ev kadınlarının ne gazete, ne de interneti takip etmediğini biliyorum. Kırsaldaki ev kadınları yoğun ev işi temposundan zaman bulup interneti takip edemiyor. Televizyonlarda sabah kuşağı magazin haberleri, Müge Anlı’yı, yemek ve evlendirme programlarını akşam kuşağında da dizileri izliyor. Ev kadınları bu programları izlerken, haber programlarını izlemiyor. Yani “Zonguldak yerel gazetelerin internet sitelerinde ne haberler var, kim ne yazmış. bir Milletvekili ne söylemiş, Ünal Demirtaş ne anlatmış, anayasa değişikliği konusunda ne söylemiş…” bunlar kırsaldaki ev kadınlarını ilgilendirmiyor. Gününü zaten ev işlerinde, bağda bahçede geçiriyor, akşam olunca da yorgunluktan kendini yatağa zor atıyor.
Gazeteci; kentinin ve ülkesinin sorunlarını yazıyor. İlgilileri duyarlılığa davet ediyor.
Gazeteci; kendisine tanınan yasal sınırlar çerçevesinde eleştirisini de yapıyor.
Gazeteci; Gazetecilik sorumluluğunu yerine getiriyor.
“Bir gazeteyi kaç kişi okuyor” diye yola çıkarsak yanılırız. Hatırlarsanız bir dönem ulusal gazeteler okur sayısını artırmak ve gazetenin tirajını artırmak için “tencere-tava” veriyordu, “ev-araba” çekilişleri yapıyordu.
Yerel gazetelerin öyle bir şansı zaten olmadı bugüne kadar. Yerel gazeteler bırakın köylere ulaşmayı, şehirdeki işçiye, memura, emekliye, esnafa bile ulaşmakta güçlük çekiyor.
CHP Milletvekili Ünal Demirtaş’ın eleştirisine ve öz eleştirisine katılıyorum. Her ne kadar CHP köylere siyaset yapamıyorsa, köylerdeki ev kadınlarına ulaşamıyorsa maalesef ki, gazeteler de köylere ulaşamıyor.
Sorun topyekûn aynı aslında.
|