Perşembenin gelişi, Çarşambadan belliydi zaten.
7 Haziran seçimlerinde sandıktan çıkan sonuç aslında bugünün habercisiydi.
AK Parti(258), CHP(132), MHP (80) ve HDP(80) milletvekiliyle temsil hakkını elde etmişlerdi.
MHP lideri Devlet Bahçeli seçim akşamı “erken seçimi” telaffuz etmiş, diğer üç parti “koalisyon” söylemleri ile “umut” veriyorlardı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na görevi vermesinin ardından, CHP ile başlayan istikşafi müzakereler sonrasında, Davutoğlu ile Kılıçdaroğlu’nun ilk görüşmesi 4 saat 20 dakika sürdü. Bu sürede yemekler yendi, “hükümeti kurma” ile ilgili fikir alış verişlerinde bulunuldu. CHP önceliklerini sıraladı, AK Parti bu öncelikleri not alıp, ikinci görüşme talebinde bulundu.
İkinci görüşme bu kez 4 saat 20 dakika değil, 1 saat 35 dakika sürdü. Kılıçdaroğlu görüşme sonrasında; AK Parti’ye “uzun ömürlü bir reform hükümeti” önermiş, Davutoğlu ise “reform hükümeti değil, seçim hükümeti” kurulması önerisinde bulunmuş.
Bu böyle olunca “AK Parti de, CHP de masadan kalktı”
Bu taktik burada tamamlandı.
AK Parti’nin ikinci varyasyonu;
MHP lideri Devlet Bahçeli’den randevu talep edilmiş, bu randevu da 17 Ağustos Pazartesi gününe, yani bugüne verilmişti.
Bugün ne olacak?
Daha düne kadar “erken seçim” diyen Bahçeli, “AK Parti’nin istediği “seçim hükümetine” yeşil ışık mı yakacak? “Seçim hükümetine destek veriyoruz mu” diyecek.
Böyle diyeceğini sanmıyorum.
Bu görüşmeden de sonuç çıkmaz.
23 Ağustos’ta dolacak 45 günlük süre tamamlanır, Başbakan Ahmet Davutoğlu Cumhurbaşkanı’na gider hükümeti teslim eder. Cumhurbaşkanı da, ya AK Parti’ye azınlık hükümeti kurdurur, ya da bir başka olasılık, “seçim hükümeti” kurulur.
Seçim hükümeti kurulursa da, Bakanlıklar 4 partiye verilir, MHP bu seçim hükümetinde de yer almaz çünkü HDP’nin olduğu hiçbir yerde yer almayacaklarını deklare etmişlerdi. MHP’nin istemediği 4 bakan dışarıdan atamayla da gelir.
Siyasette hiçbir zaman neyin ne zaman olacağı belli olmaz.
Siyasette varyasyonlar da bitmez.
Satranç oyunu gibidir siyaset.
* * *
Bugün erken seçim senaryoları yazılıp, çiziliyor. Televizyonlarda yorumcular her konuda yorum yapıyor.
Türkiye bir erken seçimi kaldırır mı?
Bu seçim; ekonomik, sosyal, psikolojik ve güvenlik boyutlarıyla da düşünülmeli. 30 Mart 2014 (Yerel seçim), 10 Ağustos 2014(Cumhurbaşkanlığı seçimi), 7 Haziran 2015 (genel seçim) olmak üzere 15 ay içinde 3 seçim yapar Türkiye, 4’ncü seçime psikolojik olarak hazır mı? Bu seçimin her yönüyle değerlendirilmesi gerekir.
Çünkü;
-Bir seçimin ülkeye maliyeti Hazine’den siyasi partilere verilecek seçim ödeneği 354 milyon, yine Hazine Yüksek Seçim Kurulu’na 250 milyon lira ödenek vermesi gerekiyor, oy pusulalarının basımı ve sandık görevlilerine verilmek üzere. Artı, bunun yanında siyasi partilerin aday göstereceği milletvekillerinin harcayacak oldukları paralar var. Bu rakam 2, 3 milyarı buluyor, ekonomi uzmanlarına göre.
Yazık değil mi bu paralara?
Bu paralar kimin cebinden çıkacak. Erken bir seçimin ekonomik boyutu bu.
* * *
Bir de bu işin psikolojik yönü var.
Şimdi, olası bir erken seçim kararı ile ilgili Meclis nasıl bir tavır sergileyecek. 7 Haziran seçimlerinde 550 milletvekilinden 369’u yeni seçildi. Bu yeni seçilen 369 milletvekili erken seçim istiyor mu?
İstemez neden;
Bu milletvekillerinin yeniden seçilme garantisi yok, seçilmemeleri halinde de milletvekili maaşı alıyorlar ama yan ödemeleri alamıyorlar. Yani normal bir memur maaşı alacakları belirtiliyor. Bu dudum da onların işine gelmez, seçim süresince çok para harcadılar ve zararlarını kurtarmaları gerekiyor en azından.
O yüzden erken seçim ihtimali bu aritmetiğe, bu varsayımlara göre zayıf görünüyor gibi.
* * *
Erken seçimin en önemli ayağı ise güvenlik sorunu.
Terör olaylarının arttığı, her gün bir şehit haberinin geldiği ülkede sandık güvenliğini nasıl sağlayacaksınız? Doğu ve Güneydoğu’daki sandıkların güvenliği nasıl sağlanacak?
Doğu ve Güneydoğu’da bu koşullarda insanlar nasıl hür iradesi ile oy kullanacak, tercih ettikleri partiye nasıl oy verebilecek. 7 Haziran’da olduğu gibi yine sandıklara “blok oylar” atılmaması için nasıl bir önlem alınacak? Bunlar he halükarda bu zamana kadar yaşanan olumsuzluklar. Yine olmaz diye bir kaide yok.
O nedenle ki; erken seçim Türkiye için her bakımdan çok önemli.
Ekonomik, sosyal, psikolojik ve sandık güvenliği açısından her yönüyle düşünülmesi gereken konular.
Kısa vadede seçime gitmek yerine, ben bir vatandaş olarak 1-2 yıllık bir koalisyon hükümetinden yanayım. En azından bu süre de terör belasından kurtuluruz, ekonomideki dalgalanma durağanlaşır, insanlar psikolojik olarak biraz rahatlar.
Ondan sonra seçim yaparsınız.
|