Zonguldak… Cumhuriyetin ilk vilayetlerinden. Önemlisi ilk olmanın yanında, endüstri merkezlerinden. Olaya Zonguldak-Karabük-Bartın açısından bir bakın hele…
Cumhuriyetin ilk yıllarında…
Düşünsenize; 12 milyon nüfus ve savaştan çıkmışız, ayakta çarık başta fes.
Ne para var ne iş!
Zor alıyoruz nefes.
Üç tarafımız denizlerle çevrilmiş, dört yanımızda düşman. Rusya ve İran’ı bir kenara koyun. Tarikten kalma komşu.
Ancak; Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya uzantılarına el atmış bize yeni komşular yaratmışlar.
Ortadoğu’ya Irak ve Suriye diye iki devleti katmışlar, cetvelle sınır çizip. Aradan fazla zaman geçirmeden sınır olmadıkları bu bölgeye sözde demokrasi özgürlük getirmek bahanesiyle yer altı kaynaklarına çökmüşler.
Bu çöküş Ortadoğu haklarının bitişi olmuş.
Çıkartılan karışıklıklar neticesi obaları, yurtları dağılmış gariplerin.
Bir Saddam, bir Kaddafi, bir Beşar Esad 70 koca bölgede insanların birbirini yemesine.
Cetvelle çizilse de; umutları olan insanların umutlarını da kaybetmesine
Böyle bir coğrafyanın ortasında ateşle imtihan olmanın arefesindeyiz.
Her an bölücü terör örgütlerinin içeride hazırladığı tezgâhlarla mücadele edilirken, her an bölgede patlayacak sıcak savaşın korkusunu yaşıyoruz.
Bu ortamdan kim sorumlu? Türkiye’nin sorumluluğu ne kadar?
Hangi açıdan bakarsanız o kadar yorum yaparsınız. Fındıkkabuğunu doldurur, doldurmaz…
***
Fransızlar medeniyeti ilk Zonguldak’a getirenlerden…
Hani Zonguldak’ın kurutuluşunu kutluyoruz ya?
Fransızlardan kurtarmışız ya Zonguldak’ı güya. Nasıl kurtardıysak!
Düşünün hele hala Fransızlardan kalma binalarla övünüyoruz.
Fransızlardan kalma sığınakları açmaya uğraşıyoruz.
Ne ilginç değil mi?
***
Fransızlar; yol, kanalizasyon, hastane, liman, fabrika vs. yapmış bırakmışlar bize.
Fransızlardan sonra geçen o koca yıllara bakın bir hele.
Ne yapmışız? Tezvirat, dedikodu, fitne fücur.
Fransızların çalıştığı şimdiki Gazipaşa’nın ötesine gidememişiz.
Şehri genişletememiş daha da daraltmışız.
Şehrin ortasından geçen tren yolunu kaldırmışız da, kara dereyi temizleyememişiz.
Karalığını örtmek için;
“Kara akar Zonguldak’ın deresi/yüz karası değil kömür karası” dizlerin ardına sığınmış saklanmışız.
Dere bugün pırıl pırıl aksa, lağım kokmasa; madenciliğimize zarar mı gelir peki.
Bu açıdan bakarsak üniversitenin isminin değiştirilmesine ne demeli?
Tarihin yok edilmesine dümen tutan Zonguldak’ın amblemin Kelebek olmasına ne demeli.
İçinde bulunduğumuz şartları, insanı ruh hali açısından incelersek..
Siyasi yönden etkisiz ekonomik olarak yetersiz, sosyal olarak kifayetsiz olmamızın nedeni bence fitne fücur anlayışıdır.
Bu fitne fücur anlayışı bana göre bize Fransızlardan kalma bir anlayış değildir.
İşi fitne fücur olan bir anlayış bulunduğu bölgeye böyle hizmet, yatırım yapmaz.
***
İçinde bulunduğumuz coğrafyada her türlü fitne fücur, melanet bilerek çıkartılıyor.
Anlık yada tarihi dostluklar çıkarlar üzerine inşaa ediliyor.
Devlet içeride ve dışarı da terörle ilgili nasıl mücadele ediyorsa; içeride mutlaka ahlaki değerlerin yıpranmasını engellemelidir.
Elbette güçlü devlet olmanın yolu silah, ilaç üreten ülke olmaktan geçer.
Elbette ülke nüfusunun kalabalık olması gerekir.
Ancak; birlik ve beraberliğin olmadığı topluluklar güçlü olamaz.
Fitne fücurun olduğu yerde sevgi, saygı olmaz.
Siyaset yapanlar kendilerinin geçici; devlet ve toplumun kalıcı olduğunu unutmamalıdır.
Bugün siyasetçilerin ayakta kalması için üretilen taktikler toplumda fitne fücur yaratıyorsa yarın bunların tahribatları nasıl önlenecektir.
|