Zonguldak yıllardır gelişmeyen, kentsel dönüşümü sağlayamayan, alt yapısı çürük, üst yapısı harabe bir şehir olmasının tek nedeni; kısır çekişmelerin ayyuka çıktığı, siyasetçilerin birbiri ile uyumlu bir şekilde çalışmaması, kamu kurum ve kuruluşların yönetim zafiyeti, sivil toplum örgütlerinin üçe bölünmesi, bürokrasinin hantal yapısı ve daha birçok neden sayabiliriz.
Zonguldak ekonomik, sosyal ve fiziksel olarak geriye gitmesi bugün bu şehirde seçim kazanmış, bu şehrin insanlarının oylarını almış Ankara’ya gitmiş, Meclis’in keçi derisi koltuklarında oturmuş vekillerimizi rahatsız etmiyor olacak ki, onlar sadece Facebook sayfalarında ziyaret resimleri yayınlamayı hizmet olarak görebiliyorlar.
Bugün Zonguldak’ın çözüm bekleyen onlarca sorunu var, bu sorunlar bugünün değil geçmişten bugüne bırakılan kötü bir miras olarak da görebiliriz.
Özetle; Geçmişi de sorgulamak gerektiğine inanıyorum.
Çünkü geçmişte bu şehirde Valilik yapmış, Belediye başkanlığı yapmış, Meclis üyeliği yapmış, herhangi bir kurumun başında yöneticilik yapmış kim varsa onların bu şehre ne verdiklerini de sorgulamak gerektiğine inanıyorum.
Zonguldak Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk vilayeti diyoruz ve bundan da övünüyoruz ya, işte bu noktada geçmiş yerel yöneticilerin ufkunun geniş olmadığı, 50 yıl sonrasını öngörebilecek bir proje üretemediğini de görebiliriz.
Eski siyasetçilerin anlatımına göre; 1965-1968 yılları arasında Zonguldak Belediye Başkanlığı yapan Gültekin Kızılışık Ankara’ya gidiyor. Şehrin ortasından geçen Çaydamar-Üzülmez deresinin yatağını değiştirmek istiyor ama Ankara bu projeye sıcak bakmadığı için bugün yıl 2016 yani aradan 50 yıl geçmiş hala bu dereyi konuşuyoruz. O zaman bu dere yatağı değişmiş olsaydı belki şehrin önü de açılmış olacaktı.
Yine, Gazipaşa Caddesinin çıkmazın içinde olduğunu konuşuyoruz, “araç trafiğine açalım mı, kapatalım mı?” bunu tartışıyoruz.
Bir yağmur yağdığında Gazipaşa Caddesi’ndeki dükkanları su basıyor, alt yapısı yetersiz, mazgallar tıkanmış, rögar kapakları bile yıllardır açılmayan, Fransızlar döneminde yapılan alt yapının yetersizliğini konuşuyoruz.
Geçmişten bugüne, imarsız-plansız, projesiz yapılaşmalar nedeniyle şehir tıkanmış, nefes alamaz bir hale getirilmiş.
Havza-i Fahmiye kanununu fırsat bilenler, şehrin en güzel yerlerine kaçak, imarsız binalar dikmiş, şimdi ne konuşuyoruz 2/B ve mülkiyet Kanunu için Meclis’ten bir genelge çıkmasını. Genelge çıkarsa Zonguldak’ta yaklaşık 20 bin bina tapusuna kavuşacak.
Daha çok bekleriz.
Uzunmehmet’in kömürü bulmasıyla birlikte Zonguldak’ta çıkan kömür dolayısıyla bu kömürün de TTK eliyle çıkarılması sonrasında Türkiye’nin dört bir yanından madenlere çalışmak için gelenler bu şehre yerleşmişler ancak, o dönemlerde herkesin istediği gibi yer tuttuğu, bina yaptığı yıllarda şehirleşme için plan proje olmadığı için de, bugün bu şehir geçmişin sıkıntılarını yaşıyor.
Zonguldak insanının TTK’ya endeksli yaşam biçimi, TTK’dan beklentileri milletvekillerinin ve siyasi iktidarların da TTK’ya endeksli politikalar dışında başka politika üretemeyince bu şehir bugün gelinen noktada fazlaca kan kaybeder bir duruma geldi veya getirildi.
Bu şehrin hastalıkları belli, tedavisinin de ne olduğu belli olmasına rağmen bu şehrin hastalığını tedavi edecek doktorun bulunmayışı bu şehrin hastalığının tedavisinin uzamasına neden olduğu bir gerçek.
Son 50 yıldan bu yana Belediye Başkanlığı yapmış, Ekmel Çetiner’den (1963-1965) Muharrem Akdemir’e kadar tüm başkanlar ve valiler ile milletvekilleri bu şehrin hastalığına neşter vuracak kalıcı tedbirler yerine pansuman tedaviler uygulayarak süreci uzatmışlar.
Türkiye’nin en güzel doğası, güneşi ve denizi ile iç içe olan bir şehirde yaşıyoruz ama bu şehrin kıymetini bilmiyoruz.
Karayolu, denizyolu, havayolu, demiryolu bağlantıları ile avantajlı bir şehirde yaşıyoruz ama bu avantajlardan yararlanamıyoruz.
Zonguldak-Ankara, Zonguldak-İstanbul bağlantılı karayolumuz var, yollarımız köstebek yuvası gibi. Denizyolumuz var, deniz ticaretinde kullanacağımız bir feribotumuz bile yok.
Havaalanımız var, uçağımız bile yok.
Demiryolumuz var Karabük’ten öteye gidecek trenimiz bile yok.
Şehir plancıları, mimarlar, inşaat mühendisleri, teknik elemanlar var kimse bu şehir için elini taşın altına koymuyor.
Bu şehirde binin üzerinde dernek, oda ve vakıf var herkes ayrı telden çalıyor. Bunların birçoğu hemşeri derneği, birçoğu da kanarya sevenler derneği.
Zonguldak’ın gelişmesi, kalkınması için herkes bir olsun istiyoruz. İktidarı ile muhalefeti ile bu şehrin gelişmesine katkı verilsin istiyoruz olmuyor.
Siyasetçiler oy kaygısı, bürokrasi görevden alınma kaygısı, STK’lar koltuk kaygısı ile günlerini geçiştirirken, kaybeden her zaman Zonguldak oluyor.
Milletvekilleri Facebook sayfalarında düğün, nişan, yaş günü, Meclis’e ziyarete gelenlerin resimlerini paylaşacaklarına yaptıkları yatırım ve hizmetleri paylaşsınlar.
Belediye Başkanları koltuklarından kalkıp şehrin alt yapısından başlayıp, üst yapısına kadar tüm eksiklikleri tamamlamalıdır.
Bir yağmur yağdığında “doğal afet” deyip işi geçiştirmemeli, insanların alt yapısı sağlam bir şehirde, evlerini, işyerlerini su basmayacak bir şehir olacak şekilde dizayn etmeli. Sağlam bir teknik ekip kurarak, daha sağlam, daha yaşanılır bir şehirde yaşamak istiyoruz.
Geçmişi de sorgulamak gerekir derken, bugünün yerel yöneticileri de geçmişten ders alarak bugün oturdukları o koltukların hakkını vermeli.
Alt yapısı düzgün, üst yapısı sağlam kentsel dönüşümü ile sosyal ve kültürel aktivitelerin yoğun olduğu bir Zonguldak’ı özlüyoruz.
|