Yine şehitlerim, yine yas…
Acı bize coronayı unutturdu. Unutturacakta elbet.
Gece boyunca zor bela yapılan paylaşımlar, uzaklardan gelen ağlamaklı, telaşlı sesler ve görüntüler.
Askerim telaşlı, askerim vurgun yemiş.
Şehidim genç yaşta gidiyor, ne hissediyor, son nefese kadar ne düşünüyor bilinmez.
Bizde de uyku haram yazışıyoruz arkadaşlarla.
Bu duruma içi acırken insanın yürek bir anda idlib’te askeri olan ailelere gidiyor.
“Ben olsam ne yapardım” diye düşünüyorsun, düşünüyorsun, düşünüyorsun, nefes alamıyorsun.
Haber alamamış çaresiz aile.
“Oğlummmm neredesin?”
“Oğlummmm sen misin?”
“Oğlummmm sağ mısın?”
Gözü haberde kulağı telefonda yüzlerce kez çeviriyor oğlunun numarasını.
Belki ulaşılamıyor, belki çalıyor cevap vermiyor.
Ama aramaktan vazgeçmiyor. Hain saldırıyı duyan arıyor. Öyle ya konu komşu ahbap arayacak elbet. Her telefon sesinde irkiliyor, “Oğlum” diyor.
Ama ne çare.
Sadece dua ediyor ve gözyaşları avuçlarına dökülüyor. Olduğu yerde çaresizlikten sallanıyor. Güzel bir haber diliyor. Saatler ilerledikçe telaş artıyor, korku basıyor, yürek daralıyor.
Televizyon kanalları son dakika geçiyor.
Gözler irileşmiş kimler acaba diye içi yanıyor.
9 şehit
Saatler ilerliyor
22 şehit
Saat gece yarısını vuruyor
29 şehit
Ve gün aydınlanmadan
33 şehit
Ta ki o acı, o zor haberi getirenin kapının zilini çalışına kadar. Ana, baba, kardeş, eş, çoluk çocuk perişan.
İşte o an belirsizlikte kalmıyor, umutta..
Etraf ya sessiz çığlığın derin sessizliği ya da gökleri inleten haykırışla doluyor.
Ardından bin bir düşünce geçiyor akıllardan. Son görüşmeleri, son konuşmaları, son koklayışları.
Çevre kalabalık, yalnız değiller ama acılarıyla yalnızlar.
Hepsinin acısı kendini kavuruyor.
Gözlerden süzülen yaş, yaş değil sanki biber gibi yakıyor.
Bir an düşündüğümde, benim canım bu kadar yanarken o ateşin düştüğü yeri tahmin bile edemiyorum.
Anam, babam, kardeşim, evladım sizlere diyecek söz bulamıyorum.
Allah sabır versin.
|