Bu şehirde yaşayan bir birey olarak, bu şehirde 40 yıldan beri basın sektörünün içinde olan bir Zonguldaklı olarak, yıllardır aynı hikâyeleri dinliyoruz, aynı senaryolarla hazırlanmış filmleri izliyoruz.
Senaryo aynı Zonguldak üzerine kurgulanmış.
Yönetmen aynı, başrol oyuncuları aynı ara sıra figüranlar değişse de oyunu kurgulayanlar istedikleri gibi bu oyuncuları oynatıyorlar.
Zonguldak halkı 40 yıldan beri aynı kişilere, aynı zihniyete oy vermedi mi? Verdi.
Karşılığında ne aldı?
Bugüne kadar gelmiş, geçmiş hangi milletvekilinin Zonguldak’ta gösterebileceğimiz bir eseri var?
Ben göremiyorum.
40 yıldan beri oy verdiğimiz Milli Eğitim Bakanı yaptığımız, Meclis Başkanı yaptığımız Köksal Toptan adına yaptırılmış çocuk parkları, Kapalı Spor Salonu dışında.
Merhum Zonguldak eski Milletvekili Ulaştırma ve Devlet Bakanı Veysel Atasoy’un Zonguldak’a kazandırdıkları kurumlara bile sahip çıkamadılar.
“Bir zamanlar Türkiye’nin Almanya’sı” diye övündüğümüz Zonguldak’tan seçilen siyasetçisi Zonguldak’ın gelişimi- değişimi için ne yaptı?
Soruyoruz, sorguluyoruz, yazıyoruz, çiziyoruz ama bir türlü yanıt alamıyoruz.
Bir Pazar gününü heba ederek oy vermek için sandığa gittiğimiz, seçtiğimiz milletvekilleri neden Zonguldak’a sahip çıkmaz, neden 5’i bir yere gelip tek yumruk olup, Ankara’ya baskı kurmaz.
Neden;
Bir Kayserili, bir Samsunlu, bir Manisalı, bir Denizlili, bir Malatyalı, bir Ispartalı, bir Rizeli, bir Çorlulu, bir Çorumlu milletvekilleri gibi olamazlar.
Bizim seçtiğimiz milletvekilleri Dorukan tünelini geçince neden Zonguldak’ı unutuverirler. O tünelin içinde Zonguldak’ı unutturan bir tılsım mı var.
Bütün illerin milletvekilleri büyük işlerle uğraşırken, bizimkiler küçük işlerle “atama, tayin, iş bulma” işleriyle neden uğraşırlar. Bıraksınlar o işleri danışmanları yapsın.
* * *
Seçtiklerimiz öyle yapıyor da.
Ya bürokratlar ne yapıyor.
Zonguldak sanki yan gelip yatma yeri.
Zonguldak’a atanan bürokratlar, ilk geldiklerinde 6 ay şehri tanımak için süre istiyor. Şehri de tanıyorlar sonra Sonbahar geldiğinde sobalar yakıldığında sisli ve kirli havayı görünce kaçacak il arıyorlar.
Başka illere tayinlerini istiyorlar.
Bu ile gelip görev yapan bürokratlar ilk geldiklerinde yaptıkları ilk iş oturdukları makamın boyalarını değiştirip, masa ve koltuklarını yeniliyorlar. Son teknoloji klimaları da yerleştirince yazın serin, kışın sıcak odalarından başlarını kaldırıp “Ben bu şehir için ne yapmam gerekir” diye kimse düşünmüyor.
Evrak imzalamaktan başka ne yapıyorlar.
Bu şehir elden gidiyor, bu şehir gün geçtikçe daralıyor, bu şehirden göç hızlanmış, ekonomik, sosyal ve kültürel çöküntüler yaşanmaya başlamış.
Kimin umurunda.
Yat gölgede para bölgede!
Bu şehir artık kabuğunu kırmalı.
Bu şehri düşünen insanlarla bu şehir yönetilmeli diye defalarca yazıyor ve uyarılar yapıyoruz.
Kendini değil, kentini düşünenlerin kenti olmalı Zonguldak.
Günü kurtarma politikası ile değil, uzun vadeli çözümlerle bu şehir yönetilmeli.
Kapalı kapılar ardında konuşulanlar, uygulamaya geçilmeli.
* * *
YIKMAK KOLAY, YAPMAK ZOR
Zonguldak’ta alışık olduğumuz bir durum daha var.
“Yıkmak” kelimesini çok sık duyar oluyoruz. Yıktıktan sonra yerine yenisinin yapılması çok zor.
“Valilik binası şehrin önünü tıkıyor” diyorlar, yeni valilik binası için Liman Caddesindeki “Gümrük Müdürlüğü binasının olduğu yere yapalım” diyorlar.
“Hem şehrinin önünü açalım” diyorlar, hem şehrin önünü daha da tıkıyorlar.
Lavuarı yıktılar yıllarca bu alan ucube bir şekilde şehrin ortasında duruyor.
Tekel binası yıkıldı-yıkılacak, ne zaman yıkılacak o da belli değil.
Kemal Köksal Stadı’nın tribünleri yıkılmaya başlandı, yenisi ne zaman yapılır Allah bilir.
Bu şehirde hep yıkmaktan söz ediyorlar, ancak yapmak için “bürokrasinin engeline takıldık” da diyorlar.
Yani, eski Kozlu Belediye Başkanı Ali Bektaş’ın sıkça söylediği gibi “öpmeye niyeti olmayan, yanağın nerede diye sorarmış” misali.
Bu şehir için bir şey yapmaya niyeti olmayan, bürokrasiyi engel gösteriyor.
|