15 günlük ayrılıktan sonra yeniden köşemizde buluşmanın ayrı bir sevincini yaşıyorum.
Bu ayrılık; yani yıllık izinde yıllar sonra da olsa babamızın, anamızın doğduğu bizim de memleketimiz sayılan Trabzon’da bir hafta da olsa hem kafa dinlemek, hem de yıllardır görmediklerimizi görmek istedim.
İyi de oldu.
Yıllardır sorunları çözülemeyen, bizim de bu sorunları dile getirdiğimiz Zonguldak’tan birkaç günlüğüne de olsa uzaklaşmak insanın ruhen ve bedenen dinlenmesine vesile oluyor.
Ayrıca, o yerleri gördükçe Zonguldak’ı yönetenleri de hatırlıyoruz.
Zonguldak’tan çıktığınızda, Karabük’ten başlayan güzellikler Karadeniz’in tüm sahillerine kadar uzanıyor.
Samsun, Ordu, Giresun, Rize ve Hopa’ya kadar denizin mavisi, doğanın yeşili ve güneşin o eşsiz güzellikleri görebiliyorsunuz.
Karadeniz’in o eşsiz manzarası sizi ister istemez cezbediyor.
Ve hayıflanıyorsunuz…
Karadeniz’in o şehirlerini yönetenlerini, valilerini, Belediye Başkanlarını, milletvekillerini ve STK’larının nasıl çalıştığını, nasıl birlikte hareket ettiklerini bilmeseniz bile tahmin edebiliyorsunuz.
Oraları gördükçe, Zonguldak’a geliyorsunuz.
Bir bakıyorsunuz yine aynı manzara.
Türkiye’nin değil, belki de Avrupa’nın en güzel şehirlerinden birinde yaşıyoruz ama maalesef bu şehrin kıymetini bilemiyoruz.
Karadeniz’in ekonomisini ayakta tutan iki unsur var. Çay, fındık ve balıkçılık. Onun haricinde kamu yatırımı da fazlaca yok gibi. Kamu kurumları haricinde.
Zonguldak bölgesinde ise; TTK var, Erdemir var, iki tane enerji santralı var, kamu kurumları var, madenlerimiz var, limanlarımız var, Organize Sanayi Bölgelerimiz var. Yani Zonguldak’a ekonomik katkı sağlayacak onlarca değerimiz var.
Bu değerlerimizi ekonomiye kazandıramıyoruz, değerlerimize değer katamıyoruz.
Zonguldak’ta her şey var;
Olmayan tek şey.
Birlik beraberlik, birlikte hareket edemiyoruz, bir masa etrafından toplanıp bu şehir için radikal bir düşünceyi ortaya koyamıyoruz.
Aslında; “Zonguldak lobisi” ve “Zonguldaklılık bilincini”hala oluşturamadık.
Her kafadan ses çıkıyor ama bu sesler de her zaman cılık çıkıyor.
Şehri yönetenler sessiz, bu şehir halkının oylarını alıp Meclis’e gidenlerin basiretsizliği, iş bilmezliği, birlikte hareket edemeyişleri.
Karadeniz’in tüm şehirleri alt yapılarını tamamlamış, üst yapılarında kentsel dönüşümlerini de bitirmişler.
Oradaki manzaraya bakıyorsunuz, içiniz açılıyor.
Karadeniz’in köylerinin yolları bile ya asfalt, ya da beton yapılmış.
Zonguldak’a geliyorsunuz, Bakacakkadı’dan başlıyor araçlar hoplamaya, zıplamaya.
***
Türkiye’nin en güzel şehirlerinden birinde yaşıyoruz ama bu şehrin gelişmemesi, kalkınmaması, görsel ve yapısal olarak değişime uğramamasının sebebi bu şehri yönetmek için talip olanlar, atanmış ve seçilmişlerin oturdukları koltukların hakkını verememesi.
Tünellerin yapımına başlandı, “ödenek yok” diye tünellerdeki inşaat çalışmaları durdu. Açılanların da daha klimaları bile takılmadı.
Zonguldak-Devrek, Zonguldak-Ereğli duble yolları yıllardır tamamlanamadı, eksikleri daha çok Karayollarında ödenek yok diye işler yavaş gidiyor.
Şehir merkezinde, bir Lavuar muamması var ki, sormayın gitsin.
Uğur Mumcu kavşağında aylar önce çevre düzenlemesi başladı okullar açılacak daha bitirilemedi. Eski Tekel ve Kızılay binalarının yıkıldığı alana “Nergis park” diye tabela asıldı ama burada yabani otlardan başka bir şey bitmedi.
Şehir içindeki birçok kamu binalarının taşınacağı 69 ambarlarında birçok kamu kurumu daha inşaata bile başlamadı.
Doğalgaz çalışmaları başladı, daha yüzde 40 bile tamamlanamadı. Birçok mahalle ve kamu kurumları bile henüz doğalgaz alamadı.
“Yapılacak” denilip de, yapılmayan daha onlarca sorun var bu şehirde. Ne zaman yapılacağı da belli değil.
Bu şehrin havasından mıdır, suyundan mıdır bilemiyorum ama bildiğim tek şey bu şehirde başlayıp da biten hiçbir şey yok.
Karadeniz’deki o güzellikleri görünce, oraların Milletvekillerini, Belediye Başkanlarını, STK’larını ve hatta muhtarlarını bile tebrik etmemek elde değil.
Zonguldak’ı yönetenlere de biz çift sözüm var.
Bu şehirde yaşıyorsanız “Zonguldaklılık bilinci” ile yaşayın, bu şehrin güzel olması için mücadele edin.
Koltuklarınızı değil, Zonguldak’ı sevin.
|