Bu yazının başlığını ilk okuduğunuzda biliyorum ki, “yine mi aynı konular” diyeceksiniz.
Anlıyorum sizi, yıllardır yazıyoruz, çiziyoruz, ilgililerin, yetkililerin dikkatini çekiyoruz.
Sorunlar çözülsün istiyoruz, Zonguldak insanı sorunlardan kurtulsun, huzurlu, rahat bir şehirde yaşasın istiyoruz.
“Yıllardır yazıyorsunuz, konuşuyorsunuz bu sorunlar çözülüyor mu?” da diyebilirsiniz.
Doğrudur.
Biz yazalım da onlar yapmasınlar.
Biz basın mensupları olarak topluma olan görevlerimizi yerine getirelim, toplumun istek ve taleplerini ilgililere iletelim de onlar yapmasınlar.
Gazeteci, halkın gözü kulağı, dili diyorlar ya.
Biz de, halkın gözü kulağı ve dili olmaya devam ediyoruz ve halkın söyleyip de yerine ulaştıramadığı, söylemek istediklerini basın yoluyla ve sosyal medya yoluyla siyasetçilere ve ilgilere ulaştırmak bizim asli görevimiz.
Zonguldak’ta yıllardır çözüm bekleyen onlarca sorundan sadece bir kaçı.
Bugün, bu şehrin en büyük sorunu malum işsizlik.
Onun dışında trafik sorunu. Daha sonra mülkiyet, 2/B ve diğer sorun şehrin ortasında ucube gibi duran Lavuar alanı var.
Mülkiyet sorunu; Bir yıl önce CHP eski Milletvekili Harun Akın tam unutuldu derken, birden dosyalar açıldı, iktidar ve muhalefetin Zonguldak milletvekillerini harekete geçirdi, bu konu TBMM’nin gündemine girmiş, yeni bir genelge bekleniyor. Bu genelge çıkana kadar Zonguldak’ın mülkiyet sorununu “Unutmadık, unutturmayacağız”. Tepebaşı, Yeşil mahalle, Yeni Mahalle, İnağzı gibi mahallelerinde oturanların kâbusu olan 2/B sorunu da çok baş ağrıtıyor. Bununla ilgili de siyasi iktidar çok şey söyledi ama maalesef Milli Emlak Müdürlüğü’nce belirlenen rakamları vatandaşlar ödemek zorunda kalmışlardı.
Lavuar alanı tam bir muamma.
Projesi yapılmış, her şey tamam ama Lavuar alanı bir türlü şehre kazandırılamıyor. Belediye, TTK, Milli Emlak bu kurumlar anlaşmış, 18 uygulaması çıkartılmış ancak ne hikmetse buraya bir çivi çakılamıyor.
Trafik sorunu başlı başına içinden çıkılmaz gibi duruyor. Aslında basit yöntemlerle, pansuman tedavilerle trafik sorunu aşılabiliyor ama maalesef konuşulduğu gibi kalıyor.
Trafikle ilgili çözüm Mithatpaşa ve Üzülmez tünelleri yapılıyor. Sadece kentin çok katlı otopark ihtiyacını karşılayacak yer bulunması lazım.
O da var aslında; Türkiye’nin neresinde hal binası şehrin içinde. Ama Zonguldak’ta şehrin en güzel yerinde. Taşırsınız hal binasını şehrin dışına, orayı da yaparsınız 8 katlı otopark. Alt katları ilçe ve köy minibüslerine ayırır, diğer katları da otopark olarak kullanırsınız, böylece hem park sorununu çözersiniz, hem de Belediye’ye gelir elde edersiniz.
Zonguldak’ın sorunları çok, çözümleri de basit aslında. Gelin görün ki, bu sorunları çözecek, masaya yumruğunu vuracak dirayetli, kararlı yöneticilere ihtiyaç var.
Böyle yönetici olmadığı için de biz daha bu sorunları daha çok yazacağız…
***
TOPLUMSAL SORUNLARA BAKIŞ
Toplum olarak psikolojik travmalar yaşadığımız bir gerçek.
Ekonomik sıkıntı, işsizlik, siyasi belirsizlik, Doğu ve Güneydoğu’daki terör olayları, komşularımızdaki iç savaşlar.
Bunlar hepsi bir araya getirildiğinde psikolojik sorunların kapağını açıyor.
Gençler geleceklerinden umutsuz.
Anne ve babalar çocuklarının geleceği için mücadele verseler de onların da umudu yok aslında.
Televizyonlarda yayınlanan haberleri izliyoruz; bir saatlik haber bültenlerinin yarım saati siyasetçilerin kavgaları, diğer yarım saati de terör olayları, cinayetler, trafik kazaları…
Dizileri izliyoruz; mafya özentisi diziler, dolandırıcılığın, üç kağıtçılığın şeklini değiştirebilecek senaryolar yazılıyor.
Eğlence programlarına bakıyoruz; Kıvanç Tatlıtuğ’un Paris’teki nikahına annesi katılmayacakmış, Derya Şensoy, Nişantaşı'nda aracını beklerken objektife yakalanmış, Kuaförden çıktığını belirten genç oyuncu "Saçlarımı biraz değiştirmek istedim. Değişiklik olsun diye, kuaförümle kâkül modelini deneyelim dedik” demiş, Burcu Biricik ailesiyle alışverişe çıkmış, Nur Yerlitaş'ın makyajsız hali sosyal medyayı sallamış, Ebru Şallı'nın sınırları zorlayan elbisesi göz kamaştırmış, Ajda Pekkan vücudunda gerdirmedik bir yer bırakmamış, Bülent Ersoy’un tripleri, ünlü sanatçıların gece hayatları vs.
Acun Ilıcalı’nın kanalında ise Survıvor ve Ütopya’sında yaşananlar, yarışmadan çok yarışmacı olarak oralara çağrılanların birbirleri ile kavgaları, birbirleri hakkındaki sözleri, Semih şöyle yapmış, Kurretülayn bunu demiş.
Bazı kanallarda da malum evlenme programları yayınlanıyor. Bu programlar tamamen Türk toplumunun gelenek ve göreneklerine aykırı, insanların ne kadar ucuz bir istemlerde bulunduğu, reyting uğruna insanlara nelerin yaptırılabileceğini açıkça gösteriyor. 70 yaşındaki kadın ve erkek de o programlara çıkıp eş arıyor, 20 yaşındaki genç kız ve erkek de eş arıyor. Bunlar eş ararken de, sunucunun istekleri doğrultusunda reytingi artırmak rakip kanalları sollamak adına her türlü varyasyonlar yaptırılıyor. Neyse ki, reyting uğuruna artık şova dönüşen bu programlar, izleyiciler tarafından manevi değerlere ve Türk aile yapısına ters bulunduğu gerekçesiyle yayından kaldırılıyor.
Televizyonlarda yayınlanan haber, eğlence ve diziler yeni nesil gençlere kötü örnekler teşkil ettiği için bu tür programların gözden geçirilmesi gerekirken, milyarlarca lira yatırım yapan televizyonlar da artık reyting uğruna asparagaslıktan çıkmalı. Topluma eğitim amaçlı programlar sunmalı.
Özellikle de, yeni nesil gençlere yönelik eğitim programları ile gençlerin uyuşturucudan uzak, milli ve manevi duyguları pekiştirecek programlara ağırlık verilmelidir.
Siyasetçilere düşen görev de; televizyon ekranlarında birbirleri ile kavga yerine toplumu kucaklayıcı, topluma mesaj nitelikli politikalar üreterek, “sevgi, saygı, hoşgörü” çerçevesinde, insanların birbirlerini sevmeleri konusunda mesajlar vermeliler.
Televizyonlar reyting, siyasetçiler de oy uğruna toplumun psikolojisini bozmamalılar.
Başlıkta da belirttiğim gibi, toplumsal sorunları bakış açımızda biraz daha biraz daha esneklik, biraz daha objektif, biraz daha spesifik olmalı.
|