Genelde toplumumuzda kadın hep 2. sınıf insan muamelesi olarak görülmekte aslında.
Önceden kadınlarımız tarlada çalışabilen, ev işi yapan, koca geldiği zaman onun önüne yemeğini koyacak, onun eşyalarını ve kıyafetlerini düzeltebilecek ve çocuk büyütecek bir varlık olarak görünürdü.
Geçmişte kadına verilen değer bu kadardı.
Ama eğitim seviyeleri, teknoloji ve yıllar geçtikçe kadınlar daha yürekli olmaya başladı ve kadın-erkek eşitliği unsurunu öne çıkardı.
Şimdilerde erkeğin yapabileceği hemen hemen her işi kadında yapılır duruma geldi.
Ama sadece bir unsurun önüne tam anlamıyla geçemedi kadınlar..
Kadına şiddet…
Kadına şiddetten, sadece fiziksel şiddet anlaşılmamalıdır. Fiziksel şiddetin yanında psikolojik şiddet, taciz bunlar da kadına karşı şiddetin bir başka yönleri de vardı.
Türkiye de çoğu kadın, erkek baskısı ve şiddeti yüzünden kendi kararlarını bile veremez kduruma gelmişlerdi.
Bazen aile unsuru da işin işine girerek babanın zorla evliliklere maruz edilmesi, eğitim hakkının elinden alınıp ‘okuyup ne olacaksın’ anlayışı ile kendi kararlarını alabilmesine engel olabilmesi.
Eğer ki bu kararlara uyulmazsa da ya şiddetle ya da ölümle tehdit edilerek sindirilmeye çalışmakta.
Bunu yapan da genelde hep baba, erkek kardeş veya eş sıfatındaki kişilerdir.
Bu zihniyete sahip kişiler sırf erkek olduğu için kendisini kadından üstün görmekte, kadının hayatı üzerinde kendi hükmünün geçeceği kanısına kendilerini inandırmalarıdır.
Ülkemizde kadın cinayetleri de o kadar vahim hale geldi.
Ne zaman bir gazete okumaya kalksak veya haberleri izlemek istesek mutlaka bir kadın cinayeti haberiyle karşılaşır hale geldik.
Hele bir de bu konudaki yaptırımların yetersiz kalması ve gerekli önlemlerin alınmadığını veya önlemlerin alınmasında ihmallerin yaşandığını gördükçe sinir katsayımız daha da artar hale geldi. Ülkemizde kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin birçoğuna gerekçe olarak kıskançlık duyguları ve namus gerekçe gösterilmektedir.
Namus nedir ?
Namus gerçekten de kadına özgü bir durum mu?
Tabi ki Hayır…!
Namus insana ait bir kavramdır.
Kadının da erkeğinde bir namusu vardır!
O yüzden kadının kendisi hakkında verdiği kararlar dolayısıyla “namus” adı altında işlenen cinayet diye bir şey olmamalıdır.
Kadının sosyal hayatta aktif bir konunda olması ve kadının kendi hak, özgürlükleri hakkında daha fazla bilgi ve deneyime sahip olmasının ardından, erkeğin boyunduruğunun altından çıkmak istemesi ve kendi kararlarını alarak uygulamak istemesi sonucu da kadına şiddetin bir diğer boyutu oluşmasına neden oluyor.
Bunların başında psikolojik şiddet ve daha sonrasında fiziksel şiddette maruz bırakılmasına neden olabiliyor.
Kişiler genelde kadını aşağılayarak, küçük görerek kadının kendine olan özgüvenini sarsarak ve benliğini yitirmesine yol açarak psikolojik şiddet uygulayabiliyor.
Bu nedenlerden dolayı da kadınlar güven konusunda eksik oldukları için tek başına hareket edemeyeceğinin düşüncesi bilinç altına yerleşerek korkak bir kadın haline gelebiliyor ve soncunda erkeğe muhtaç hale geldiklerini hissedebiliyorlar.
Kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerinin artık ciddi boyutlarda ele alınması gerekiyor aslında
Bu durumun daha fazla ilerlememesi içi olumlu yönde aşılması türde cezalar uygulanması gerekiyor
Özellikle televizyonda kadına karşı şiddet ve cinsel istismar ile ilgili konuların yayınlanmaması gerekiyor.
İzleyicinin gözünde bu durum çok normal bir durummuş gibi sergilenmemesi lazım.
Bunların bu şekilde televizyonlarda yayınlanması insanların bu konuda daha duyarsız bir toplum haline gelmiş olmalarını sağlayabilmekte.
Bu nedenle televizyon kanallarında bu tür görüntülerin daha az gösterilmelidir.
Aksine, kadını yücelten görüntülerin daha fazla yer alması bu olumsuzlukları engelleyecektir.
Hayatın her alanında emeği olan kadınlarımıza hak ettiği değer verilmelidir.
|