Son günlerin popüler konularından biri seyyar satıcılar.
Zonguldak’ta kayda değer istihdam sağlayan iş kollarından biri.
Yasal ve yasal olmayan kolları var. Yasal olan kolu “ fuzuli şaki” yani işgaliye öderler. Yani kayıt altına alınmış seyyarlar. Diğerleri kayıtsız-şartsız “ne bulursa” , bulduğunu tekerlekli yada tekerleksiz bir tezgahta satarlar. Şahıs noktaları da belirsizidir. Korsan usulü. Kalabalık olan neresi varsa… Cadde ortası, kaldırım üstü bina yanı…
Yasal olmayan taraftarı ağır bastığından, kullandıkları oranda artış sağlarlar. Zonguldak’ta yüzlercesine rastlamamızın nedeni de “kollanma” fikrinin ağır basması.
“üzüm üzüme baka baka kararır” sözüne uygun bir gelişme.
Ya birinin teklifi ile yol buluyor ya da bilek gücü ile yer arıyorlar. Çoğunlukla da maksatlarına erişiyorlar.
Zonguldak, bir bakışla anlaşılacağı üzere kaçak bina cenneti ile seyyar merkezi.
Kaçak yapının ruhunda rant var.
Büyük paralar döner kaçak yapılarda yani imara aykırı yapılaşmada seyyarlığın ruhunda asilik var.
Ekmek parasını kazanmak için risk alınır. Risk almak için girilmese de seyyarlığın ruhunda anarşi vardır.
Anarşinin manası itibarıyla da ne göze hoş gelirler ne de satış sloganları itibariyle kulağa…
Aslında, ticaret kuralları olan bir satış biçimi. İster altın sayın satın ister kiremit. İster pazarda patlıcan satın isterse kaldırımda mısır, çilek…
Ana cadde de mağazanızın önünü kullanıyorsanız; Yani kaldırımı dükkânın uzantısı yaparsanız abesten öte “yasak” yapmış olursunuz.
Cadde üzerinde ki dükkânınızı süpürüp çöpü caddeye atasanız; işgaliye ödemeden, korsan satan seyyardan farkınız olmaz.
Yani; korsanlığın, seyyarlığın tarihçesi derin. Dün vardı, yarında olacak.
Ancak; her şeyin bir yakışanı var. Yakışanı, yasal olmayan davranışlara müsaade etmemek.
“ Af suçun tekrarını doğurur” lafı tamda bunun için geçerlidir.
Mesela; Fevkani köprüsü ayağında ki sergici pazarı, sokakta ki seyyarları toplayarak organize edilmiş bir alan. Şehir merkezin de ki sergiciler toplandı, Pazar kuruldu.
Peki, ne oldu? Bu gün şehirde üç Pazar kurulacak sergici oluştu.
Bakın konuşun sergicilerle…
Hepsi sabit bir tezgâh veya iş istiyorlar. Efendim, sosyal devlet olmanın gereği de bu elbet.
Ancak; şartlar müsait olmadığı için toplumsal mutabakatı bozan bu görüntülere sık rastlıyoruz.
Gelelim saadete…
Seyyar satıcılar, gıda veya giysi fark etmez; piyasanın otomatik düzenleyicisidirler. Fiyat açısından supap görevi görürler.
Tamamda; yasalara takılıyorlarsa bu kötü bir gelişmedir. Hem bu gün hem de gelecek için. Denetimsiz bir nesille geleceğin teminatı oluşturulamaz.
Bu gün; “denetimsiz” ticaret erbabı yaratmak, yarın “denetim altıdakileri” rahatsız edecektir. Milyonlarca lira kira veren bir manavın önünde kiraz-çilek-domates satan seyyarı “anarşik” açıdan düşünün. Kira veren manavı da “ vergi” açısından…
Sosyal Devlet, İdareci ve seyyar açısından bakın bir daha.
|