Toplum olarak nereye gidiyoruz!
Teknolojik gelişmeler, teknolojiye yapılan devasa yatırımlar, internetin süratle yaygınlaşması, internetin kullanım yaş ortalaması 8’e düşmesi, çağın gerekliliği olarak sayılan teknolojiyi doğru kullanım algısı şaşırtıcı boyutlara ulaşıyor.
Teknolojinin gelişmesi güzeldir, insanın yaşam standardını yükseltiyor, dünyadan haberdar olmamızı sağlıyor.
Ancak, biz toplum olarak teknolojiyi ne kadar doğru kullanabiliyoruz. İnternetten yeterince yararlanabiliyor muyuz?
İnternetin hangi yönünü daha fazla kullanıyoruz!
Sosyal medya üzerinden sağlanan haberleşme veya haber alma özgürlüğümüzü yeterince kullanabiliyor muyuz?
Televizyonlarda yayınlanan haber bültenlerini, açık oturumları, eğitim ağırlıklı programları izleyebiliyor muyuz?
Bu programlar topluma yeterince mesaj verebiliyor mu?
Özellikle gençler bu tür programları izleyebiliyor mu?
Televizyonlardaki eğitim programları, sosyal medya üzerinden eğitim ve haber içerikli paylaşımları takip edebiliyor muyuz?
Gençler hangi konularla daha yakından ilgileniyor?
Gençlerin özellikle medyadan istekleri konusunda bir araştırma yapılması gerekliliğine inanıyorum.
Günümüzde gençler;
Televizyonlarda izledikleri programlar, daha çok magazin içerikli “Kim kiminle evlenmiş-boşanmış, kim kiminle çıkmış, kim kiminle hangi diskodan çıkmış, kim nerede tatil yapıyor, kimin kimden gayrı meşru çocuğu olmuş vs.” bu tip magazinsel programlar “Biri Bizi Gözetliyor” tarzındaki programlar takip edilerek orada yaşanan kavgalar, entrikalar da dikkatle izleniyor.
Sosyal medya üzerinden ise;
Facebook, Twitter, WhatsApp, Instangram gibi sosyal paylaşım sitelerinden de “geyik muhabbetleri” yapılırken, insanlar üzerindeki sosyal psikolojik travmalar yarattığı da açıkça günümüz Türkiye’sinde ortaya çıkan tablonun bir parçası olarak görülebiliyor.
Bu gibi sosyal paylaşım sitelerini kullananların birçoğu özellikle de genç kuşakların birbirlerini tanımadan, fotoğraflarına bakarak arkadaşlık istekleri göndermeleri, daha sonra birbirlerine yakından tanıma talepleri ve sonrasında yaşanan sosyolojik ve psikolojik olumsuzluklar.
İnternet kullanım yaş oranı, bir çocuğun okula başlamadan öğrenebildiği, 5-6 yaşlarında bir çocuğun bile internetin her aşamasını bilebildiği bir ortamda o çocuğun ileriki yaşlarda gerekli eğitimleri alabilmesi veya geleceğe yönelik mesleki ve kişisel eğitim konusu da aslında başka bir araştırma konusu.
***
Teknolojik yenilikler, internet ağının genişlemesi, akılı telefonlar hayatımıza girdiğinden bu yana, Türkiye’de suç oranı, aile içi geçimsizlik ve boşanma olaylarında önemli derecede artış olduğu bir gerçek.
Gençlerin uyuşturucuya yönelmesi, uyuşturucunun da artık ortaöğretim düzeyine kadar girmesinde sosyal medyanın etkisinin büyük olduğu da ayrı bir gerçek.
Yine bu sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar yüzünden binlerce çocuk ve genç kötü niyetli kişiler tarafından kullanılıyor olması, sosyal medyanın doğru kullanılmamasından da kaynaklanan bir etken.
Akıllı telefonlar ve sosyal paylaşım sitelerinde kimlik bilgilerine girerek insanları dolandıran, insanların hayatlarını karartanlara karşı mücadele konusunda yeterli yaptırımlar, kanunlar caydırıcı olmadığı müddetçe bu tip kişiler insanların sosyal özgürlüğünü kısıtlayacak, olumsuzluklar yaşatmaya devam edecektir.
Sosyal paylaşım sitelerini veya sosyal medyayı doğru kullanmayan yarın başlarına bir iş geldiğinde ilk tepki gösterecekleri merci hükümet olacaktır.
Devleti yöneten hükümet, bu tür konularda gerekli tedbirleri alsa da bunun yeterli olup olmadığı tartışılabilir, ama insanların da artık sosyal medyayı kullanırken, biraz daha dikkatli olmasında yarar vardır diye düşünüyorum.
Bu konuda;
Anne, babalara büyük görev düşüyor. Bir çocuk daha okula başlamadan interneti öğrenebiliyorsa bunun sorumlusu tabii ki anne ve babalardır.
Öğretmenlere de görevler düşüyor illaki, okullarda verilen eğitimlerde öğretmenler, okul idareleri öğrencilere eğitim verirken, sosyal medyanın olumlu ya da olumsuz yönlerini de öğretebilirler. Ayrıca, sosyal medyanın doğru kullanımı konusunda eğitim verebilirler.
Hükümete düşen görevler ise, çıkaracakları kanunlarda caydırıcı unsurlar ve yaptırımlar uygulayarak, gençlerin yarın başlarına gelebileceği olumsuzluklara karşı koruyucu önlemler almalıdır.
Gençlerin kötü alışkanlıklara yönelmemesi konusunda üçlü sacayağı olan “aile, okul ve hükümet” olarak ortak bir eğitim çalışma programları uygulamalıdır diye düşünüyorum.
|