2001’de yaşanan o büyük kriz hala hafızalarımızdadır.
Kriz öncesinde; koalisyon hükümetleri ile yönetilen Türkiye, IMF’nin memurları tarafından abluka altına alınıyor, o memurların vereceği paralar ekonomiye can suyu oluyordu.
Yine o dönemlerde, bankalar kredi verirken 3 kefil istiyor, bu kefiller de çalışan veya iş adamı olması gerekiyordu.
2001 öncesinde, Türkiye’nin gelir vergisi rekortmenleri sıralamasının ilk 10 sırasında kimler yer alıyordu biliyor musunuz; İbrahim Tatlıses, Hülya Avşar, Ebru Gündeş, Cem Yılmaz, Tarkan, Yılmaz Erdoğan, Gülben Ergen, Şener Şen, Beyazıt Öztürk gibi sanatçılar. Bankalar ve kurumlar da ilk 100’ün içerisine ancak girebiliyordu.
2001 ve öncesinde, Türkiye’de hemen her gün bir kriz çıkıyordu. DSP, ANAP, MHP koalisyonunda Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan’ın, Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in üzerine attığı Anayasa kitapçığı ile kriz doruğa ulaşıyor ve Başbakan Bülent Ecevit’in “sağ kolum” dediği en yakınındakiler Ecevit’i yalnız bırakarak, İsmail Cem’in başkanlığındaki Yeni Türkiye Partisi kuruluyor, Amerika’dan özel getirtilen ekonomist Kemal Derviş’in reçeteleri de işe yaramıyor, Ecevit’in hastalığı da ortaya çıkınca o krizden çıkamaz bir hale geliyordu Türkiye.
O kriz sonrasında ise; erken genel seçim kararı alınıyor ve 3 Kasım 2002 seçimlerinde daha yeni kurulan AK Parti tek başına ülkeyi yönetmek için seçiliyordu.
3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra iktidara gelen AK Parti ilk önce ekonomik alanda hamleler yapıyor, özelleştirilmesi gereken kurumları özelleştiriyor Türkiye’yi önce IMF’nin kucağından indirerek, ekonomik olarak ülkede büyük bir rahatlama yaşanmasını sağlıyordu.
2001 krizinde birçok özel banka batmasına rağmen, kriz sonrasında yaşanan ekonomik rahatlama ile bankalar kredi musluklarını açıyordu. KOBİ’lere, sanayicilere, iş adamlarına, işçi ve memurlara, emeklilere, üniversite öğrencilerine, ev kadınlarına kefilsiz kredi ve kredi kartları dağıtılıyordu.
2001 öncesinde gelir vergisinin ilk sıralarında sanatçılar yer alırken, bu kez bankalar vergi rekortmeni oluveriyor ve ilk 10’daki sıralamayı kimseye kaptırmıyorlardı.
Bankaların kefilsiz, koşulsuz, düşük faizli diye verdikleri krediler veya kredi kartlarını alanlar sınırsız harcamalar yaparak, kendi kazandıklarını değil, bankaların paralarını harcıyordu.
Bankaların bol keseden dağıttıkları kredi ve kredi kartları sayesinde Türkiye üretim ekonomisinden çıkmış tüketim ekonomisi uyguluyordu.
Bu nereye kadar devam edecekti.
Türkiye bugün ekonomik krizi tam olarak hmese de, hazırdan kullanılan paralarla kurumlar ayakta durmaya çalışıyor, esnaf, sanayici, iş adamları da borcu borçla kapatarak çarkı döndürmeye çalışıyordu.
Ekonomik kriz yaşayan kurumlar ve özel şirketler işçi çıkartarak ekonomilerini dengelemeye çalışıyorlar.
Türkiye’nin birçok ilinde özel şirketler ve bazı kurumlar ya kapandı, ya da kapanma noktasına kadar geldi.
Zonguldak’ta da var.
Bakınız;
Bir zamanlar Türkiye’nin ağır sanayisine katkı sağlayan Türkiye Taşkömürleri Kurumu’nun içinde bulunduğu durum.
Bir zamanlar 40-50 bin işçinin çalıştığı, Türkiye’nin dört bir yanından gelerek bu kurumda çalışanlar Re’sen emekli edilerek kurum bugün 9 binin de altında işçi çalıştırıyor, ürettiği kömür miktarı da yıllık bir milyonun çok altında.
TTK, eskiden Türkiye’nin sanayisine verdiği katkıları ile konuşuluyordu bugün ise zararının 800 milyar olduğu konuşuluyor.
TTK bugün norm kadronun çok altında işçi çalıştırıyor, üretim de de çok önemli düşüş var. Türkiye bugün Sibirya’dan, Afrika’dan kömür ithal ediyor. Buralara giden paralar bizim paramız, yıllık milyarlarca dolar paramız yurt dışına gidiyor.
Zonguldak’ta yerin altında 1,3 milyar ton kömür rezervi bulunuyor, bu bilimsel olarak tespit edilmiş ve yerin üstünde de bu kömürü çıkartacak kalifiyeli işsizler var.
TTK kömür üretmedikçe, Zonguldak da maalesef hem ekonomik, hem nüfus olarak küçülüyor. Türkiye’nin bugün 20 milyon ton kömüre ihtiyacı var ise ki var, bunun en az 10 milyon tonu Zonguldak’tan da karşılanabilir. Enerji sektörü başta olmak üzere diğer sektörler de Zonguldak kömüründen yararlanabilir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Enerji Bakanı Berat Albayrak da bu gerçeği görmüş olmalı ki, yerli kömüre ağırlık verileceğini açıklamışlardı.
Ortada bir gerçek var ki, demek ki üretmeden kazanılmıyormuş. Üreteceğiz ki, kazanacağız.
Kömür de üreteceğiz, demir çelikte.
Türkiye’nin kazanması için tüm yer altı ve yer üstü kaynaklarımızı, dinamiklerimizi harekete geçireceğiz.
Biz üreteceğiz ki, Türkiye kazanacak, Zonguldak kazanacaktır.
|