|
|||
![]() |
VİRÜS, SİYASET, BASIN, KAYIKÇI KAVGASI | ||
Çetin ÖZDEMİR | |||
inanisgazetesi@gmail.com | |||
Dünyanın önde gelen ülkeleri ve Türkiye birkaç aydır başa bela olan COVİD-19 pandemisi ile mücadele ediliyor. COVİD-19 virüsü yüzbinlerce kişinin can vermesine, milyonlarca kişinin de hastalıkla pençeleşmesine sebep olmuştu. Virüsün sadece insan sağlığı için değil elbet. Virüsten dolayı tüm ülkeler hem ekonomik, hem sosyal anlamda da tahribat yaşadığı biliniyor. Alınan katı tedbirler, zaman içerisine yayılarak yumuşatılmaya hayatın artık sınırlı da olsa normalleştirilmeye çalışılıyor doğal olarak. Türkiye’nin COVİD-19 salgını ile mücadelesi diğer ülkelerle, yani ABD, ekonomisi ve sosyal hayatı güçlü Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında, başta Türkiye’deki sağlık sektörüne yapılan yatırım, doktor ve tüm sağlık çalışanlarının büyük bir özveri göstererek virüsün Türkiye’de kısa sürede kontrol altına alınmasında en büyük eten. Zonguldak’ta da COVİD-19 ile mücadelede başarı grafiğinin yüksek olduğunu görebiliyoruz. Zonguldak’taki tüm sağlık çalışanlarının kahramanca mücadelesini biliyoruz. *** Bir yandan Koronavirüs salgını ile her alanda mücadele edilirken, bir yandan da siyaset-basın kavgalarına tanıklık ediyoruz. Bunun aslında “Kayıkçı kavgası” olduğunu da biliyoruz. Salgın sebebiyle insanların ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak etkilendiği bu günlerde “siyaset-basın” arasında gelişen “zamansız, gereksiz, atışma, sataşma, restleşme, polemik” toplum nezdinde kabul de görmüyor aslında. Bu tür kavgalar geçmişte de olmuştur, bu gün de oluyor, yarın da olacaktır. Bu durum demokrasi ve çok sesliliğin bir gereği olarak da düşünülebilir. Siyasetin iktidar kanadı doğal olarak kent yönetiminde söz sahibi olmak isteyecektir. Siyasetin iktidar ya da muhalefet kanadında parti içi iç çekişmeler, sızlanmalar, polemikler sosyal medya yoluyla basına da yansıyordu. Yerel yönetimlerde de böylesi dışa vurum olumsuzlukları görebiliyoruz. Bir siyasi partinin amblemi altında seçilen Belediye Başkanı, seçim sonrasında mazbatasını aldığında ilk sözleri şu olmuştur. “Bundan sonra partili, partisiz tüm halkın Belediye Başkanıyım. Herkesi kucaklayacağım, el ele verip birlikte yöneteceğiz” dediklerini de biliyoruz. Bir yandan virüsle mücadele edilirken, bir yandan da Belediye Başkanı, partisinin yöneticisi ve basın ile gereksiz tartışmalarını, yazışmalarını hayret ve şaşkınlıkla izliyoruz. Zonguldak’ta Belediye Başkanı ile bazı basın mensupları arasında yaşanan ve gazetecilere yönelik söylenen; “Aklını ve kalemini satmış basın mensupları sarı basın kartlarını yırtsınlar” sözlerinin sonrasında işin farklı boyutlara taşınması, sosyal medya üzerinden algı operasyonlarına gidilmesi, işin içine tarafların, taraftarları, troller, siyasi yandaşlar da girince kavganın boyutu ister istemez daha da büyümüş, gazetelerin bürolarına “işyeri açma ruhsatı sorgulamasına” doğru yol almıştı. Zonguldak’ın kozmopolit yapısı aslında bu tür kavgalara müsait ve her zaman da değişik zemin ve şekillerle görebildiğimiz, bundan sonra da görebileceğimiz bir durum. Belediye Başkanı göreve seçilirken, seçildiği kente hizmet etmeyi düşünmeli. Seçildikten sonra “herkesin Belediye Başkanı” olduğu kadar, seçildiği partisi ile de uyumlu çalışmalıdır. Partisinin gücü, parti teşkilatı ile uyumlu çalışması halinde yapacağı hizmetin daha kolaylaşacağını bilmelidir. Birbirlerini desteklemelidir. Belediye Başkanı her türlü eleştiriye açık olacak ama “belgesiz, bilgisiz, dayanaksız, özel hayata dokunan, aşağılayıcı, karalayıcı, yalan, iftira” yönlü haber ve yorumlarda da hukuki yollara başvuracak. Basın üç maymunu oynamayacak elbette. Basın, “görmedim, duymadım, bilmiyorum” diyorsa zaten ortada sorun var demektir. Bir Belediye Başkanı göreve seçilirken elbette güvendiği, arkasını döndüğünde onu satmayacak, zarar vermeyecek, kendi çalışma ekibini kurması kadar doğal ne olabilir ki. Bu ekip içinde akraba da olur, arkadaş da olur, liyakate dayalı bir ekip de olur. Bu tamamen kenti yönetmeye talip olan ve göreve seçilen Belediye Başkanının inisiyatif ve vicdanına kalmıştır. Belediye Başkanı yakın akrabasına, arkadaşına, yeterliliği olmayan bir müteahhide doğrudan temin yoluyla ihale veya ihalesiz iş veriyorsa o da onun “vicdani sorunudur” Belediye Başkanı görev ve sorumluluk bilinci ile ekibi ile birlikte yatırım ve hizmeti düşünecek, basın ise eleştiri hakkına bağlı kalarak, “iftira, tehdit, şantaja” dayalı, “yalan haber” yapmamak kaydı ile kamu görevini yerine getirecek. Sözün özü; Kentin sorunlarıyla dertlenmek varken, “kişisel çıkar, menfaat, rant hırsı” ile başlayan “gereksiz kavgalar” kime yarar sağlayabilir. Zonguldak bu zamana kadar “siyasi, ticari kavga, çıkar çatışması, şovenist düşünceler” yüzünden zarar gördü. Hele ki, dünyanın ve Türkiye’nin en hassas, en sorunlu, en zor süreçten geçtiği bu günlerde, Zonguldak’ın da yaşanan bu zorlu süreçten soyutlanamayacağı bir dönemde bu “kayıkçı kavgasının” kime ne faydası olacak ki. Bir vilayetin gelişmesi, kalkınması elbette o vilayetin dinamiklerinin ortak aklı, ortak hareketi ve “güç birlikteliği” ile olacağını bildiğimize göre; siyasetçi, yerel yönetici, bürokratı, STK ve basını ile “el birliği, güç birliği” oluşturmalı, hizmet-yatırım noktasında ortak tavır koymanın daha faydalı olacağını düşünüyorum. Pireye kızıp yorganı yakmayalım. Hep birlikte “ZONGULDAKLILIK BİLİNCİ” oluşturup, bu kentin gelişmesini, kalkınmasını, Türkiye’ye örnek bir kentte yaşamanın mutluluğunu yaşayalım. Olmaz mı!
|
|||
Etiketler: VİRÜS,, SİYASET,, BASIN,, KAYIKÇI, KAVGASI, |
|