Zonguldak bir zamanlar; Türkiye’nin Almanya’sıydı.
Zonguldak bir zamanlar; Türkiye’nin ağır sanayisine yön veren, katkı veren bir şehriydi.
Zonguldak bir zamanlar; sporuyla, kültürü ile sanatı ile sosyal yaşamı ile Türkiye’nin önde gelen şehirlerinden biriydi.
Zonguldak bir zamanlar; emeğin başkentiydi.
Zonguldak bir zamanlar; madeni ile demir çeliği ile deniz, kara ve demir yollarıyla Türkiye’nin en avantajlı şehirlerinden biriydi.
Ne oldu da böyle oldu?
Geçmişte bu şehirde siyaset yapanlar, bu şehirde yaşayanların oylarıyla TBMM’ye gidenler, Başbakanlık, TBMM Başkanlığı, milletvekilliği yapanlar ayrıca bu şehirde Belediye başkanlığı yapmış isimler, bu şehirden yetişip ülke yönetiminde söz sahibi olanlar bu şehrin bu hale gelmesine seyirci kaldılar.
Yazık ettiler bu güzelim şehre.
Bu şehrin gelişmesi, kalkınması için kılını bile kıpırdatmıyorlar.
Zonguldak gittikçe küçülüyor. Ekonomisi daralıyor, nüfus olarak da sürekli geriliyoruz.
Sanki Zonguldak’ı cezalandırıyorlar.
Seçilmişler arasında uyum yok, birbirleriyle oturup “ne yapabiliriz” diye de konuşmuyorlar.
Kurumlar arasında birliktelik yok, bir kurumun yapacağı bir işi bir diğer kurum engel oluyor.
Herkes günü kurtarmanın peşinde.
Seçilmişler, seçim tarihini, atanmışlar başka bir ile tayin olacağı günü bekliyor.
Zonguldak’ı kimse düşünmüyor, Zonguldak kimin umurunda.
Zonguldak’ın sorunlarına kalıcı çözümler yerine, pansuman tedavilerle oyalama taktiği yapılıyor.
***
Genel Maden İşçileri Sendikası’nın organizasyonu ile önceki gün “Zonguldak’ın bugünü ve geleceği” konulu bir toplantı yapıldı.
“Zonguldak hepimizin, Her şey Zonguldak için…” sloganıyla düzenlenen toplantıya, iktidar partisinin milletvekilleri hariç herkes katıldı.
Halbu ki, bu toplantı siyaset üstü bir toplantıydı. Buraya gelen herkes Zonguldak’ı konuşacaktı ve öyle de oldu.
Salonda kentin yönetiminde söz sahibi olanlar yerlerini almışlardı. Tüm sandalyeler dolu sadece işin muhatabı iktidar partisinin milletvekillerinin oturacakları sandalyeler boştu.
Konuşmak için söz verilen herkes Zonguldak’ın sorunlarını ve çözüm önerilerini konuştular.
Salonda; siyasi görüşü, kimliği ne olursa olsun herkesin taşın altına elini koyarak Zonguldak için ne yapılabilir bunlar konuşuldu, Zonguldak için birlik ve beraberliğin sağlanması gerektiği hatırlatıldı.
Bu toplantıya gelmeyenlere elbet sözümüz olacak; keşke gelselerdi de, bu şehir için onlarında söyleyecekleri sözleri, anlatacakları hikayeleri, yapmak istedikleri ama yapamadıklarını konuşsalardı.
Onlar da gelselerdi de, o salondan “tek ses, tek yürek, tek vücut” olarak çıkılsaydı.
Maalesef olmadı.
***
Diyecekler ki; o toplantıda neler konuşuldu, kim konuştu, ne konuştu. Hiç biri “Zonguldak’ı kurtaracak bir proje ortaya koyamadı” diyeceklerdir.
Gerçekten çok güzel konular konuşuldu, çok güzel dileklerde bulunuldu.
Zonguldak’ın sorununun sadece TTK’dan ibaret olmadığını; Eğitim, turizm, tarım ve hayvancılık, demir ve çelik, karayolu, havayolu, denizyolu gibi önemli meselelere dikkat çekildi.
İktidar partisinin milletvekilleri bu toplantıya gelselerdi de, ne güzel fikir ve düşünceler ortaya atıldığını görselerdi.
***
Buna benzer toplantılar daha önceleri de yapılmıştı.
Zeki Çakan’ın Zonguldak Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde ve Şemsi Denizer’in GMİS’in Genel Başkanı olduğu dönemde de “Zonguldak Kurultayı” adı altında böyle toplantılar tertiplenmişti. İktidarı, muhalefeti tüm milletvekilleri o salonda yerlerini almışlardı. Muhalefetin ve sivil toplum örgüt temsilcilerinin eleştirilerini o dönemin iktidar partisi milletvekilleri ve üst düzey yetkilileri samimiyetle dinliyor, o konuşmalardan notlar alıyordu. Hep birlikte Ankara’ya giderek sorunları çözmek için birlikte hareket ediyorlardı.
Şimdi öyle olmadı.
Muhalefet milletvekilleri konuştu, sivil toplum örgüt temsilcileri konuştu. İktidar partisini fazla da eleştirmediler sadece yapılmayanları anlattılar ama o konuşmalar o salonda kaldı, bugünkü gazetelerin arşivlerinde yerini aldı.
“Zonguldak’ın sahibi yok” diyorlardı, gerçekten de sahibi yokmuş. Bu bir kez daha anlaşılmış oldu.
Bu şehrin derdi var, bu dertlerin de çözülmesi gerek. Kim çözecek? Nasıl çözecek? bilmiyoruz.
Seçimler gelir geçer, herkes bir gün siyasetten elini ayağını da çekecek ama baki kalan Zonguldak olacaktır.
Bu şehirden oyları alıp Ankara’ya gidenler, bu şehirde üst düzey görev yapanlar çocuklarına, torunlarına ne anlatacaklar. Çocukları, torunları sormayacak mı, baba veya dede, “Sen yıllarca Zonguldak’ta milletvekilliği yaptın, hangi eserin var, hangi hizmeti yaptın” demeyecekler mi?
“Zonguldak hepimizin, Her şey Zonguldak için…” diyoruz ama maalesef, Zonguldak hepimizin değilmiş, her şey Zonguldak için de değilmiş.
Zonguldak bu şehrin kahrını, çilesini çekenlerinmiş.
“Her şey Zonguldak için” tanımını da şu şekilde yapmakta fayda var; “Her şey oy için…”
|